Chris'in açıkça parayı getirmeye niyeti olmadığı için Brian çıldırdı.
- Brian is mad because Chris obviously does not intend to return the money.
Bu içecek açıkça çayla aynı tada sahip.
- This drink's flavor is obviously that of tea.
Elemanımızın az olduğu apaçık.
- We're obviously short-handed.
Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı.
- We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect.
Tom açıkçası bilmiyor.
- Tom obviously doesn't know.
Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.
- Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative.
Belli ki Tom Mary'den hoşlanmıyor.
- Tom obviously doesn't like Mary.
Belli ki yalan söylüyor.
- Obviously, he is lying.
Tom yardım etmek istiyor ama besbelli edemiyor.
- Tom wants to help, but obviously can't.
Tom besbelli onun elleriyle çok iyi.
- Tom is obviously very good with his hands.
Hatalar açık olarak yapıldı.
- Mistakes have obviously been made.