-O reklam güçlü bir izlenim bırakıyor-Özellikle müzik.O, kafanın içinde kalıyor.
- That commercial makes a strong impression - especially the music. It stays in your head.
Amerika izleniminiz nedir?
- What is your impression of America?
Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
- I didn't mean to give you that impression.
O, banka yöneticisinde olumlu bir izlenim bıraktı.
- He made a favorable impression on his bank manager.
O gün bende derin bir etki bıraktı.
- That day left a deep impression on me.
Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
- Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
Tom'un mükemmel ahlakı, Meryem'in anne babasında büyük bir intiba bıraktı.
- Tom's impeccable manners made a big impression on Mary's parents.
Doğruyu söylemediğin kanısındayım.
- I get the impression that you aren't telling the truth.
Genç insanlar çok hassastır.
- Young people are very impressionable.
O zamanlar genç ve hassastım.
- I was young and impressionable at that time.
Onun hakkında izlenimlerin neydi?
- What were your impressions of it?
Çin bana birçok farklı izlenimler verir.
- China gives me many different impressions.
His head made an impression on the pillow.
What is your impression of Beatles' music?.