Kızını görmek için çok sabırsızdı.
- He was very impatient to see his daughter.
Ailesini görmek için sabırsızlanıyordu.
- She was impatient to see her family.
Çocuklar genellikle sabırsız ve tez canlı.
- Children are often impatient and restless.
Tom çok sabırsız, sinirli bir kişi.
- Tom's a very impatient, angry person.
Tom sabırsızlıkla kornaya bastı.
- Tom honked the horn impatiently.
Tom, Mary'nin hazır olmasını sabırsızlıkla bekledi.
- Tom waited impatiently for Mary to get ready.
... all happened really fast, because I'm very impatient. Like, if I don't have a song finished, ...