O, o günlerde hep içki içiyordu.
- He was always drinking in those days.
Ben her zaman kardeşlere sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu hep merak ettim.
- I've always wondered what it'd be like to have siblings.
Ben bunu hep yaparım.
- I do it all the time.
Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun?
- I don't understand. Why do you hang out with her all the time?
Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
- To be always honest is not easy.
Bill her zaman dürüsttür.
- Bill is always honest.
Bana daima yardım ettiniz.
- You've always helped me.
Daima doğruyu söyledim.
- I've always told the truth.
İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
- On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
Bill her zaman dürüsttür.
- Bill is honest all the time.
Tom, onlar ilkokuldayken, sürekli Mary'ye sataşırdı.
- Tom used to pick on Mary all the time when they were in elementary school.
Tom sürekli TV izler.
- Tom watches TV all the time.