Çok fazla aksiyon içermeyen filmlerde hep sıkılırım.
- I'm always bored with films that have little action.
O hep soluk görünüyor.
- She always looks pale.
Ben bunu hep yaparım.
- I do it all the time.
Evren yıldızlarla doluysa, neden onların hepsinden gelen ışık tüm gökyüzünü sürekli parlatmıyor?
- If the universe is full of stars, why doesn't the light from all of them add up to make the whole sky bright all the time?
Her zaman altıda kalkarım.
- I always get up at six.
Her zaman şarkı söylüyorsun.
- You're always singing.
Daima doğruyu söyledim.
- I've always told the truth.
Futbol basit bir oyundur. 22 kişi bir topun peşin koşar ve sonunda da daima Almanlar kazanır.
- Football is a simple game. 22 men chase a ball for 90 minutes, and at the end the Germans always win.
The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir.
- The New York Times reviews her gallery all the time.
O her zaman orada kaldı.
- He stayed there all the time.
Tom, onlar ilkokuldayken, sürekli Mary'ye sataşırdı.
- Tom used to pick on Mary all the time when they were in elementary school.
Tom sürekli Mary hakkında düşünüyor.
- Tom thinks about Mary all the time.