ilkten

listen to the pronunciation of ilkten
التركية - الإنجليزية

تعريف ilkten في التركية الإنجليزية القاموس.

ilk
initial

My initial assumption was correct. - Benim ilk varsayımım doğruydu.

In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral. - Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.

ilk
preliminary
ilk
first

The N8 will be the first device by Nokia with the Symbian^3 operating system - N8, Nokia'nın Symbian 3 işletim sistemi kullanan ilk aygıtı olacak.

In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola. - Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.

ilk
early

This is the house where I lived in my early days. - Burası benim ilk günlerimi yaşadığım evdir.

In spring, everyone wakes up early. - İlkbaharda herkes erken kalkar.

ilk
maiden

My first name is Mary and Poppins is my maiden name. - İlk adım Mary'dir, Poppins ise benim kızlık soyadım.

The Titanic sank on her maiden voyage. She was a large ship. - Titanik ilk seferinde battı. O büyük bir gemiydi.

ilk
pristine
ilk
precursor
ilk
(Bilgisayar) from

This is the first time I've ever accepted a gift from a customer. - Bu bir müşteriden hediye kabul ettiğim ilk an.

I had a call from her for the first time in a long time. - Uzun süredir ondan ilk kez bir çağrı aldım.

ilk
former

The former half of the film was dull. - Filmin ilk yarısı sıkıcıydı.

Only two things are infinite, the universe and human stupidity, and I'm not sure about the former. - Sadece iki şey sonsuzdur, evren ve insanoğlunun aptallığı, ve ben ilkinden emin değilim.

ilk
(Bilgisayar) default
ilk
prot-
ilk
before time
ilk
prime

Tom is our prime suspect. - Tom bizim ilk şüphelimiz.

You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest. - Beni ilkel bir ormanda yalnız bırakarak kampa geri döndün.

ilk
proto-
ilk
top

What's your favorite song in last year's top 100? - Geçen yılın ilk 100'ünde en sevdiğiniz şarkı nedir?

This song is number eleven in my top ten. - Bu şarkı benim ilk onumda on bir numara.

ilk
(Bilgisayar) start

The first term starts in April. - İlk dönem nisanda başlar.

Whoever gets home first starts cooking the supper. - Eve ilk varan akşam yemeğini pişirmeye başlar.

ilk
(Gıda) primer
ilk
(Bilgisayar) use first
ilk
(Biyokimya) precurcer
ilk
(Denizbilim) precorser
ilk
primordial
ilk
primus
ilk
primary

When I was in primary school, I dreamt of becoming a pilot. - Ben ilkokuldayken bir pilot olmayı hayal ederdim.

He is a primary school teacher, so he is used to dealing with children. - O bir ilkokul öğretmeni bu yüzden o çocuklarla ilgilenmeye alışkın.

ilk
pre-
ilk
{s} primitive

If you are a member of a primitive community and you wish to produce, say, food, there are two things that you must do. - Eğer ilkel bir topluluğun bir üyesi isen ve üretmek istersen, örneğin, yiyecek,yapman gereken iki şey vardır.

Magic plays an important part in primitive society. - Büyü, ilkel toplumda önemli bir rol oynar.

ilk
first ever

Sentence #2416352 is my first ever contribution in Tatoeba. - # 2416352 numaralı cümle benim Tatoeba'da şimdiye kadarki ilk katkımdır.

The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner. - Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.

ilk
the very first

From the very first time I saw her, I knew she was different. - Onu gördüğüm ilk andan beri, onun farklı olduğunu biliyordum.

I fell in love with Mary the very first time I saw her. - Onu ilk kez gördüğümde Mary'ye aşık oldum.

ilk
first-ever
ilk
initiative
ilk
first, for the first time: Onu ilk gördüğünde altmış yaşındaydı. When she first saw him he was sixty years old
ilk
primal
ilk
elementary

I miss my elementary school teachers. - İlkokul öğretmenlerimi özlüyorum.

I've loved French cakes since elementary school. - Ben ilkokuldan beri Fransız keklerini severim.

ilk
original

Layla was originally charged with conspiracy to commit murder. Not murder. - Leyla ilk başta cinayete teşebbüsle suçlanıyordu. Cinayet değil.

Who were the original people here? - Buranın ilk insanları kimlerdi?

ilk
first; initial, beginning; elementary, preliminary, primary; former
ilk
premier
ilk
the first (in a series or in time): romanlarından ilki the first of his novels
ilk
initiatory
ilk
opening
ilk
first (in a series or in time): ilk işi his first task. ilk defa the first time
ilk
beginning

At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now. - İlk başta işimden hoşlanmadım ama artık ondan hoşlanmaya başlıyorum.

It was then the beginning of spring. - O zaman ilkbaharın başlangıcıydı.

ilk
proto
ilk
fore

This is the first time I've ever parked my car in the forest. - Şimdiye kadar ilk kez arabamı ormanda park ettim.

You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest. - Beni ilkel bir ormanda yalnız bırakarak kampa geri döndün.

الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف ilkten في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

ilk
A type, race or category; a group of entities that have common characteristics such that they may be grouped together

“Hinkydink” or “Bathhouse John,” or others of that ilk, were proprietors of the most notorious dives in Chicago.

ilk
The same
ilk
{s} same; each
ilk
a kind of person; "I don't like people of his ilk
ilk
Same; each; every
ilk
The kind or class of people that resemble, behave in a manner similar to, or are of the same social status as a certain person
ilk
{i} category, class, kind
ilk
If you talk about people or things of the same ilk, you mean people or things of the same type as a person or thing that has been mentioned. He currently terrorises politicians and their ilk on `Newsnight' Where others of his ilk have battled against drugs, Gabriel's problems have centred on his marriage. = kind. Word History: When one uses ilk, as in the phrase men of his ilk, one is using a word with an ancient pedigree even though the sense of ilk, "kind or sort," is actually quite recent, having been first recorded at the end of the 18th century. This sense grew out of an older use of ilk in the phrase of that ilk, meaning "of the same place, territorial designation, or name." This phrase was used chiefly in names of landed families, Guthrie of that ilk meaning "Guthrie of Guthrie." "Same" is the fundamental meaning of the word. The ancestors of ilk, Old English ilca and Middle English ilke, were common words, usually appearing with such words as the or that, but the word hardly survived the Middle Ages in those uses. Variant of ilka. a particular type = kind of that/his/their etc ilk (ilk (12-19 centuries), from ilca)
ilk
a kind of person; "I don't like people of his ilk"
ilk
pron. each; identical, alike
التركية - التركية
İlk önce
ilk
Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı: "Gözlerini açınca ilk işi saatine bakmak oldu."- Y. K. Karaosmanoğlu
ilk
Bektaşiler'in bir nazım türü olan nefese verdikleri ad
ilk
Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı
ilk
Herhangi bir şeyin en önde olanı, önce geleni
ilk
Başlangıçta yer alan
ilk
Herhangi bir şeyin en önde olanı, önce geleni: "İnsanı insan yapan duyguların ilkidir aşk."- N. Cumalı
ilk
Birinci olarak, en başta
الإنجليزية - التركية

تعريف ilkten في الإنجليزية التركية القاموس.

ilk
tür
ilk
of that ilk aynı türden
ilk
cins
ilk
{i} tip
ilk
sınf
ilk
{i} çeşit
ilkten
المفضلات