ilişkiye

listen to the pronunciation of ilişkiye
التركية - الإنجليزية
relationship

Dan began an erratic sexual relationship with his youngest aunt, Linda. - Dan en genç halası Linda'yla sapkın bir cinsel ilişkiye başladı.

I'm not ready for a relationship. - Bir ilişkiye hazır değilim.

Kinship; being related by blood or marriage
The level or degree of affinity between keys, chords and tones
A type of connection or business association of interest or meaning that can exist between two entity types Identifies the business reason (rule) within the Ministry why two or more entity types may be associated
ADD children need an adult coach who listens to them, recognizes their strengths, and treats them with respect so that they feel unthreatened as they begin to re-evaluate their past experiences with new information about ADD They need someone to take the pressure off them and give them a safe environment to try new ways of behaving
An association between the instances of one or more entity types that is of interest to the organization (10)
A record if the transaction was between related parties as defined in Section 402(g)(1) of the Tariff Act of 1930, as amended A "Y" for related and a "N" for not related
a relation between people; (`relationship' is often used where `relation' would serve, as in `the relationship between inflation and unemployment', but the preferred usage of `relationship' is for human relations or states of relatedness); "the relationship between mothers and their children"
this is a relationship
state of relatedness or connection by blood or marriage or adoption
An association, linkage, or connection, either real or suspected, between entities of the same or different set which describes their interaction, the dependence of one upon the other, or their mutual interdependence
(Ticaret) The link between two entities in a system or network, such as the relationship between a vendor and a customer or two activities in a project
English Query semantic relationship between entities, for example, "publishers publish books" is a relationship between the major entities "publishers" and "books " (See phrasing )
{i} emotional connection that exists between two people; connection, association; closeness, kinship
The way in which two features are associated or affiliated Relationships between features are stored in the REL table There are only two possible types of relationships in the NHD: 'is composed of' where compound features (reaches) are said to be composed of basic features; and 'flows' where reaches are related to each other by means of their flow The ability to navigate up and down through the reach file is accomplished by means of the flow relationship
Connection or association; the condition of being related
the connection between one or more parties
a state involving mutual dealings between people or parties or countries
ilişki
relation

As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships. - Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.

That country broke off diplomatic relations with the United States. - O ülke, Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişkileri kesti.

ilişki
relationship

I don't know anything about their relationship. - Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.

Money doesn't always count for much in human relationships. - Para her zaman insan ilişkilerinde çok önemli sayılmaz.

ilişki
connection

We have a special connection. - Bizim özel bir ilişkimiz var.

Mary has a strong connection with nature. - Mary'nin doğa ile güçlü bir ilişkisi vardır.

ilişkiye girmeden sevişme
petting
ilişkiye girmek
Copulate, have intercourse with, sleep with, couple, fuck
ilişkiye girme
snatch
ilişkiye girmek
jazz [sl.]
ilişkiye girmek
fuck [sl.]
ilişkiye girmek
have intercourse with
ilişkiye girmek
screw [sl.]
ilişkiye girmek
jump [sl.]
ilişkiye girmek
sleep with
ilişkiye girmek
copulate
ilişkiye girmek
couple
ilişkiye girmek
{f} fuck
ilişki
{i} daughter

Sami has had an incestuous relationship with his daughter. - Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.

ilişki
{i} association

Would it be better if numbers were completely arbitrary and had no emotional associations? - Sayılar tamamen rastgele seçilmiş olsa ve duygusal ilişkileri olmasa daha iyi olur mu?

The association between trolls and bridges has a long history which marches on to this day in English pop culture. - İngiliz popüler kültüründeki trol-köprü ilişkisinin günümüze kadar ulaşan uzun bir tarihi vardır.

cinsel ilişkiye girmek
shag
ilişki
{i} involvement
cinsel ilişkiye girmek
have sex
ilişki
concerned
ilişki
{i} affair

A government suffers from civil affairs. - Hükümet sivil ilişkilerden zarar görüyor.

It was a one-sided love affair. - O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi.

ilişki
{i} reference
ilişki
{i} noose
ilişki
{i} affinity
ilişki
{i} relevance
cinsel ilişkiye girmek
hump
ilişki
liaison
ilişki
dependence
ilişki
link

The dream of world war may be linked to a linear religion. - Dünya savaşı hayali, doğrusal bir dinle ilişkilendirilebilir.

ilişki
bearing
ilişki
intercourse

Mary did not climax when she and Tom had their first sexual intercourse. - O ve Tom ilk cinsel ilişkilerine girdiğinde Mary orgasm olmadı.

According to a study conducted by the Parenthood Foundation, the percentage of young people having unprotected sexual intercourse is on the rise. - Ebeveynlik Vakfı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, korunmasız cinsel ilişkiye giren gençlerin yüzdesi artıyor.

ilişki
correlation

William has discovered a correlation between the location of Mayan cities and the position of stars in constellations. - William Maya kentlerinin konumu ve takımyıldızlarındaki yıldızların konumu arasında bir ilişki keşfetti.

No correlation was found. - Hiçbir ilişki bulunmadı.

ilişki
affiliation

I have no affiliation with your university. - Senin üniversitenle hiçbir ilişkim yok.

ilişkiye girmek
screw
cinsel ilişkiye girmek
jazz
cinsel ilişkiye girmek
have a screw
cinsel ilişkiye girmek
sleep with
cinsel ilişkiye girmek
lie with
hayvanlarla cinsel ilişkiye girme
bestiality
ilişki
correlate

I used to correlate love with sex. - Eskiden sevgi ile cinselliği ilişkilendirirdim.

ilişki
relation , association
ilişki
it
ilişki
interrelation
ilişki
dealing

Tom is respected in the business community because he is always fair and square in his dealings with others. - Tom, başkaları ile olan ilişkilerinde her zaman adil ve kararlı olduğundan dolayı iş dünyasında itibarlıdır.

You had dealings with a crook. - Bir dolandırıcı ile ilişkin vardı.

ilişki
gallantry
ilişki
connexion
ilişki
contact, communication
ilişki
commerce
ilişki
relation; connection, contact; intercourse
ilişki
sexual intercourse

When did you last have sexual intercourse? - En son ne zaman cinsel ilişkiye girdiniz?

According to a study conducted by the Parenthood Foundation, the percentage of young people having unprotected sexual intercourse is on the rise. - Ebeveynlik Vakfı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, korunmasız cinsel ilişkiye giren gençlerin yüzdesi artıyor.

ilişki
affaire
ilişki
copulation
ilişki
contact

Tom has secretly been contacting Mary. - Tom Mary ile gizlice ilişki kuruyor.

ilişki
bond
ilişki
relation, connection; relationship
ilişki
(Hukuk) contact, relation, relationship
ilişki
dealings

I keep a daily record of my business dealings. - İş ilişkilerim hakkında günlük kayıt tutarım.

You had dealings with a crook. - Bir dolandırıcı ile ilişkin vardı.

ilişki
{i} truck
ilişki
footing
ilişki
{i} rapport

We have a good rapport. - Bizim iyi bir ilişkimiz var.

ilişki
{i} regard

As regards the matter, I know nothing. - Konuya ilişkin hiçbir şey bilmiyorum.

What do you have to say with regard to this problem? - Bu soruna ilişkin ne söylemek zorundasın?

ilişki
{i} relevancy
ilişkiye girmek
{f} jazz
ilişkiye girmek
{f} jump
İlişki
assocation
التركية - التركية

تعريف ilişkiye في التركية التركية القاموس.

ilişki
Bağlantı, temas
ilişki
İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas: "Arkadaşlık ve dostluk şeklinde bile bir ilişki aramadığını kesinlikle anlatacaktı."- H. E. Adıvar
ilişki
İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas
ilişki
nerbut
İlişki
takanak
ilişkiye
المفضلات