ilgisiz

listen to the pronunciation of ilgisiz
التركية - الإنجليزية
irrelevant

I'll decide what is irrelevant. - Neyin ilgisiz olduğuna karar vereceğim.

Is it that irrelevant? - Bu o kadar ilgisiz mi?

uninterested

Tom looks uninterested. - Tom ilgisiz görünüyor.

Tom seemed uninterested. - Tom ilgisiz görünüyordu.

careless

The actions she took were too careless, and she was left defenseless. - Onun açtığı davalar çok ilgisiz ve o savunmasız bırakıldı.

disinterested

A disinterested third party resolved the dispute. - Bir ilgisiz üçüncü taraf anlaşmazlığı çözdü.

Tom had a bored, disinterested look on his face. - Tom'un yüzünde bıkkın, ilgisiz bir görünüş vardı.

indifferent

The police were indifferent to the matter. - Polis konuya ilgisizdi.

He is quite indifferent to money. - O, para için oldukça ilgisiz.

unconcerned

Tom looked like he was unconcerned. - Tom ilgisiz gibi görünüyordu.

Tom said that he was unconcerned. - Tom ilgisiz olduğunu söyledi.

apathetic
negligent
lackadaisically
unenthusiastic
disinterest

A disinterested third party resolved the dispute. - Bir ilgisiz üçüncü taraf anlaşmazlığı çözdü.

Tom had a bored, disinterested look on his face. - Tom'un yüzünde bıkkın, ilgisiz bir görünüş vardı.

phlegmatic
(Dilbilim) no bearing on
unbothered

Tom seems unbothered. - Tom ilgisiz görünüyor.

Tom seemed unbothered. - Tom ilgisiz görünüyordu.

cool
tepid
irrelative
lax
clinical
(Konuşma Dili) neither here nor there
phlegmatical
superior
unallied
casual
bloodless
lackadaisic
distant
derelict
unconnected
inapprehensive
impertinent
uninterested, apathetic, indifferent
complacent

We'll never be complacent. - Asla ilgisiz olmayacağız.

If you knew what I knew, you wouldn't be so complacent. - Eğer benim bildiğimi bilseydin bu kadar ilgisiz olmazdın.

oblivious
insouciant
listless
incurious
insensible
nonchalant
standoffish
unrelated

These two problems appear unrelated. - Bu iki sorun ilgisiz görünüyor.

These two things are completely unrelated. - Bu iki şey tamamen ilgisiz.

indifferent, disinterested, absent, lukewarm, aloof, apathetic, casual; irrelevant, unconnected
lukewarm
aloof
(Hukuk) irrelevance
apathetical
lackadaisical
absent
oblivious to
irrevelant
{s} unobliging
does not apply
aloofly
pococurante
ilgi
attention

You must give close attention to the merest details. - Sadece detaylara yakın ilgi göstermelisin.

Any man who can drive safely while kissing a pretty lady is simply not giving the kiss the attention it deserves. - Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü sadece öpücüğe hakettiği ilgiyi vermiyordur.

ilgi
{i} relevance

Relevance is a key element in communication. - İlgi, iletişimde anahtar bir unsurdur.

Objection. This certainly has no relevance. All objections have been waived till the trial. - İtiraz ediyorum. Bunun kesinlikle hiç bir ilgisi yok. Bütün itirazlar duruşmaya kadar ertelenmiştir.

ilgi
{i} relevancy
ilgi
interest

He has no interest in politics. - Onun politikaya ilgisi yok.

I found this book very interesting. - Bu kitabı çok ilginç buldum.

ilgi
concern

The man is not concerned in this project. - Adam bu proje ile ilgilenmiyor.

To tell the truth, this matter does not concern it at all. - Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.

ilgisiz kalma
(Ticaret) disregarding
ilgisiz olmak
be uninterested
ilgisiz olmak
be unconcerned
ilgisiz, bağlantısız, işlemez
disinterested, disconnected, does not work
ilgisiz bir halde
nonchalantly
ilgisiz bir şekilde
standoffishly
ilgisiz bir şekilde
aloofly
ilgisiz bir şekilde
unrelatedly
ilgisiz kalmak
(deyim) not turn a hair
ilgisiz kişi
laodicean
ilgisiz olma hali
dismissiveness
ilgisiz olmak
be far out
ilgisiz sonuç
non sequitur
ilgi
care

A good workman always takes care of his tools. - İyi bir işçi her zaman aletleriyle ilgilenir.

Who will take care of the baby? - Bebekle kim ilgilenecek?

ilgi
{i} thought

I thought his opinion was relevant. - Onun fikrinin konu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm.

I look forward to hearing your thoughts on this matter. - Bu konu ile ilgili düşüncelerini duymaya can atıyorum.

ilgi
relevant

How dare you say that's not relevant! - Onun konu ile ilgili olmadığını söylemeye nasıl cesaret edersin!

The content of his speech is not relevant to the subject. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

ilgi
interesse
ilgi
concerns

Politics is the art of preventing people from getting involved in what concerns them. - Politika insanları onları ilgilendiren şeylere karışmalarını önleme sanatıdır.

It concerns the State. - Bu devleti ilgilendiriyor.

ilgi
connecting link
ilgi
countenance
ilgi
pertinence
ilgi
solicitude
ilgi
bug
ilgi
involvement

Tom denied any involvement in the killing. - Tom cinayetle herhangi bir ilgisi olduğunu yalanladı.

ilgi
rapport
ilgi
relationship

Tom isn't interested in a relationship. - Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.

If indifference is the kiss of death for a relationship, then complacency is the kiss of death for a business. - İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür.

ilgi
liking
İlgi
ınterest

I had an interesting conversation with my neighbor. - Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.

He has no interest in politics. - Onun politikaya ilgisi yok.

ahlâk ile ilgisiz
amoral
dava ile ilgisiz iddia
surplusage
ilgi
relation

I'm not interested in a serious relationship. - Ciddi bir ilişki ile ilgilenmiyorum.

If indifference is the kiss of death for a relationship, then complacency is the kiss of death for a business. - İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür.

ilgi
attachment
ilgi
reference

I apologize that I'm not able to give a better reference to this work. - Bu işle ilgili daha iyi bir referans veremeyeceğim için özür dilerim.

I copied down several useful references on gardening. - Bahçecilikle ilgili birkaç faydalı referansı kopyaladım.

ilgi
relation, connection, bearing; concern, interest; care, attention; affinity
ilgi
bearing
ilgi
connexion
ilgi
affinity
ilgi
chem. affinity
ilgi
curiosity
ilgi
connection

Two men have been arrested in connection with Tom's murder. - Tom'un öldürülmesiyle ilgili olarak iki adam tutuklandı.

I have no connection the matter. - Konuyla hiçbir ilgim yok.

ilgi
respect

With respect to financial matters, Mr. Jones knows more than anyone else in the company. - Mali konularla ilgili olarak, Bay Jones şirketteki başka birinden daha çok bilir.

With respect to these letters, I think the best thing is to burn them. - Bu mektuplarla ilgili olarak, sanırım en iyi şey onları yakmaktır.

ilgi
relation, connection; relevance
ilgi
regard

Hey! This is not the right place. You should contact the actual national coach for information regarding this. - Hey! Bu doğru yer değil. Sen bununla ilgili bilgi için gerçek milli takım antrenörüyle temas kurmalısın.

The members of the family had grave doubts regarding the explanation they received from the army. - Aile üyelerinin ordudan alınan açıklama ile ilgili ciddi şüpheleri vardı.

ilgi
interest, concern
ilgi
relativeness
ilgi
sympathy
ilgi
sympathies
ilgi
tieup
ilgi
relatedness
konuyla ilgisiz
beside the point
konuyla ilgisiz
off the point
politika ile ilgisiz
unpolitical
التركية - التركية
İlgisi olmayan veya ilgilenmeyen, kayıtsız, aldırmaz, alakasız, lakayıt, bigâne
ilgi
Kimyasal şartlar eş veya birbirine çok yakın olduğunda ögelerin birbirleriyle birleşmede gösterdiği seçicilik
ilgi
Dikkati öncelikle belirli bir şey üzerinde toplama eğilimi
ilgi
İki şey arasında bulunan herhangi bir bağlılık, ilişki, alaka, taalluk
ilgi
Alaka

Bir web sitenin gördüğü alaka onun muhtevasına bağlıdır. - Bir web sitenin gördüğü ilgi onun içeriğine bağlıdır.

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

ilgi
Belirli bir olay veya etkinliğe yakınlık duyma, ondan hoşlanma ve ona öncelik tanıma
İlgi
nazarıdikkat
İlgi
alaka

Bir web sitenin gördüğü alaka onun muhtevasına bağlıdır. - Bir web sitenin gördüğü ilgi onun içeriğine bağlıdır.

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

İlgisiz
(Hukuk) BİGANE
ilgisiz
المفضلات