ilgililer

listen to the pronunciation of ilgililer
التركية - الإنجليزية
those concerned
they

They are related to colonization. - Onlar sömürgecilikle ilgililer.

They're interested in swimming. - Onlar yüzme ile ilgililer.

ilgili
related

I do work related to computers. - Bilgisayarlarla ilgili iş yaparım.

English and German are two related languages. - İngilizce ve Almanca iki ilgili dildir.

ilgili
interested

She didn't seem interested. - O, ilgili görünmüyordu.

Tom said that he was very interested in archery. - Tom okçulukla çok ilgili olduğunu söyledi.

ilgili
concerned

I'm not concerned with that. - Ben onunla ilgili değilim.

I've been concerned about Tom. - Tom'la ilgili endişeliyim.

ilgili
(Hukuk) relevant

I don't see how that's relevant. - Onun nasıl ilgili olduğunu anlamıyorum.

They found out truth while examining a pile of relevant documents. - İlgili belgelerin yığınını incelerken gerçeği öğrendiler.

ilgililer those concerned
the interested parties
ilgili
{i} corresponding
ilgili
associated

Tom doesn't understand the environmental impacts associated with a Western lifestyle. - Tom Batılı yaşam tarzı ile ilgili çevresel etkileri anlamıyor.

There are comments associated with this question. - Bu sorunla ilgili yorumlar bulunmaktadır.

ilgili
{s} pertinent

Tom asked a few pertinent questions. - Tom birkaç ilgili soru sordu.

ilgili
{e} about

I don't know anything about her family. - Onun ailesi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum.

On TV someone with a serious look on his face is talking about the problems of our country's future. - Televizyonda, yüzünde ciddi bir görünümü olan birisi ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlar hakkında konuşuyor.

ilgili
involved

Tom thanked everyone involved. - Tom ilgili herkese teşekkür etti.

I want to be involved. - İlgili olmak istiyorum.

ilgili
interested (in); concerned, involved; relevant; connected (with), related; concerning, regarding
ilgili
{s} curious
ilgili
respective
ilgili
(Ticaret) concerning

Are you aware of anything concerning his past life? - Onun geçmiş yaşamı ile ilgili bir şeyin farkında mısınız?

Concerning this, I'm the one to blame. - Bununla ilgili, ben suçlanacak tek kişiyim.

ilgili
connected with

Mary collects anything that's connected with squirrels. - Mary sincaplarla ilgili her şeyi toplar.

ilgili
engage

The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly. - Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.

Tom's parents congratulated him on his engagement. - Tom'un anne-babası onun nişanı ile ilgili onu tebrik ettiler.

ilgili
germane to
ilgili
(Bilgisayar) re
ilgili
attached
ilgili
relating
ilgili
(Bilgisayar) contact

Hey! This is not the right place. You should contact the actual national coach for information regarding this. - Hey! Bu doğru yer değil. Sen bununla ilgili bilgi için gerçek milli takım antrenörüyle temas kurmalısın.

ilgili
with regard to

I have nothing to say with regard to that problem. - Benim o sorunla ilgili söyleyecek hiçbir şeyim yok.

With regard to the problem, they have another opinion. - Sorunla ilgili olarak, onların başka bir görüşü var.

ilgili
(Ticaret) regarding

Regarding this project, have you seen the contract? - Bu proje ile ilgili olarak, sözleşmeyi gördün mü?

The family had grave doubts regarding the explanation it received from the army. - Ailenin ordudan alınan açıklama ile ilgili ciddi şüpheleri vardı.

ilgili
anent
ilgili
germane
ilgili
hot

Our guide misinformed us about the location of the hotel. - Rehberimiz bize otelin yeriyle ilgili yanlış bilgi verdi.

ilgili
appertaining
ilgili
assignor
ilgili
relevant of
ilgili
relate to
ilgili
of interest
İlgili
involving
bütün ilgililer
(Askeri) all concerned
ilgili
companion
ilgili
relative

Listen to the facts relative to the issue. - Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.

ilgili
interested in, curious about
ilgili
relevant: ilgili evraklar the relevant documents
ilgili
interested, concerned, involved: ilgili kişiler those concerned
ilgili
connected

Mary collects anything that's connected with squirrels. - Mary sincaplarla ilgili her şeyi toplar.

There was no proof that Fadil was connected to Layla's disappearance. - Fadıl'ın Leyla'nın ortadan kaybolmasıyla ilişkili olduğuyla ilgili hiç kanıt yoktu.

ilgili
pertaining to, related to, connected with, concerned with, relevant to, apropos of
ilgili
appertain
ilgili
attach
التركية - التركية

تعريف ilgililer في التركية التركية القاموس.

ilgili
İlgilenmiş olan, ilgisi bulunan, alakalı, alakadar, müteallik: "Tütün piyasası ile ilgili hesapların bir ucu, yine elindeydi."- N. Cumalı
ilgili
İlgilenmiş olan, ilgisi bulunan, alâkalı, alâkadar, müteallik
İlgili
alakalı

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

ilgililer
المفضلات