Tom is tired of dealing with Mary.
- Tom Mary ile ilgilenmekten bıktı.
Tom didn't have enough experience in dealing with that kind of problem.
- Tom'un o tür bir sorunla ilgilenmek için yeterli deneyimi yoktu.
I stopped paying attention to Tom.
- Tom'la ilgilenmekten vazgeçtim.
None of the boys paid any attention to Mary.
- Erkeklerden hiç biri Mary ile ilgilenmedi.
Tom said he didn't care about Mary's past even though he really did.
- Tom gerçekten ilgilenmiş olsa bile Mary'nin geçmişiyle ilgilenmediğini söyledi.
I don't care for flowers very much.
- Çiçeklerle fazla ilgilenmem.
I stopped paying attention to Tom.
- Tom'la ilgilenmekten vazgeçtim.
Ahmet is not going to deal with this situation/problem - Ahmet bu durumla/sorunla ilgilenmeyecek.
Tom didn't have enough experience in dealing with that kind of problem.
- Tom'un o tür bir sorunla ilgilenmek için yeterli deneyimi yoktu.
I've dealt with this store for years.
- Yıllardır bu mağaza ile ilgilenmekteyim.
I've been hired to take care of the problem.
- Beni sorunla ilgilenmek için tuttular.
You're going to have to take care of this by yourself.
- Bununla tek başına ilgilenmek zorunda kalacaksın.
I've got my own problems to take care of.
- İlgilenmek için kendi sorunlarım var.
You're going to have to take care of this by yourself.
- Bununla tek başına ilgilenmek zorunda kalacaksın.
You're going to have to deal with that.
- Onunla ilgilenmek zorunda kalacaksın.
Tom doesn't want to deal with this problem now.
- Tom şu anda bu sorunla ilgilenmek istemiyor.
The man is not concerned in this project.
- Adam bu proje ile ilgilenmiyor.
They are concerned with the project also.
- Onlar da proje ile ilgileniyorlar.
As time went on, people grew less and less concerned about the matter.
- Zaman geçerken, insanlar konuyla gittikçe daha az ilgilendiler.
This does not concern you at all.
- Bu seni hiç ilgilendirmez.
He is very much interested in Japanese history.
- Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.
He's interested in many things.
- O, birçok şeyle ilgilenmektedir.
This book is chiefly concerned with the effects of secondhand smoking.
- Bu kitap en çok pasif içiciliğin etkileriyle ilgilenmektedir.
Every one of us is more or less interested in art.
- Her birimiz az çok sanatla ilgilenmektedir.
He's interested in many things.
- O, birçok şeyle ilgilenmektedir.
The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
- Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
A lot of folks find cars interesting, but I'm not interested in them at all.
- Bir sürü insan arabaları ilginç buluyor fakat ben onların hiç biriyle ilgilenmiyorum.
He goes in for whatever he finds interesting at the moment.
- O, şu anda ilginç bulduğu her şeyle ilgilenir.
I want to get involved with business strategy.
- Ben iş stratejisi ile ilgilenmek istiyorum.