ilerleme

listen to the pronunciation of ilerleme
التركية - الإنجليزية
improvement

There's some room for improvement. - İlerleme için biraz yer var.

I can see the improvement. - Ben ilerlemeyi görebiliyorum.

progression

Could you write down the chord progression for this song? - Bu şarkı için akort ilerlemesi yazabilir misin?

What's the chord progression? - Akort ilerlemesi nedir?

advance

Time passed rapidly and the work didn't advance at all. - Zaman hızla geçti ve iş hiç ilerlemedi.

Stop the enemy's advancement. - Düşmanın ilerlemesini durdur.

progress

He made good progress in handling this machine. - O, bu makineyi kullanmada iyi ilerleme kaydetti.

Check the enemy's progress before they reach the town. - Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.

advancement

Wolfgang works for the Max Planck Society for the Advancement of Science. - Wolfgang Bilimin İlerlemesi için Max Planck Topluluğu için çalışır.

The advancement of modern medicine was a long process. - Modern tıbbın ilerlemesi uzun bir süreçti.

headway

It took a while to make headway in modern medicine. - Modern tıpta ilerlemek biraz zaman aldı.

We haven't made much headway. - Çok ilerleme kaydetmedik.

pickup
(Askeri) travelling
(İnşaat) propagate
driving

Progress is a lovely word. But its driving force is change, and change has its enemies. - İlerleme güzel bir kelimedir. Ama onun itici gücü değişikliktir ve değişikliğin kendi düşmanları vardır.

promote
breakthrough
(Askeri) propagation
development
feed
forwardness
(Hukuk) progression, progress, upswing
increase, growth
advance, advancement, improvement, progress, progression, headway, breakthrough, development
rising
uptrend
upswing
going forward, moving ahead, advance
gain
expansion
progress, improvement, advancement
way

I worked my way through college. - Üniversiteye yavaş yavaş ilerleme katettim.

I know my Russian still has a long way to go, but I’m pretty happy with the progress I’ve made. - Rusçamın hâlâ iyi olmadığını biliyorum fakat kaydettiğim ilerlemeden oldukça mutluyum.

scramble
process

The advancement of modern medicine was a long process. - Modern tıbbın ilerlemesi uzun bir süreçti.

proceeding
push

We pushed ahead despite the obstacles. - Engellere rağmen ilerlemeye devam ettik.

ascent
to progress
advance of
march
improve

He has made a big improvement in tennis. - O, teniste büyük bir ilerleme kaydetti.

There's room for improvement. - İlerleme için yer var.

ilerlemek
advance
ilerlemek
(Hukuk) proceed

Aren't you ready to proceed? - İlerlemek için hazır değil misin?

ilerlemek
progress
ilerleme (fiilen)
progress
ilerleme durumu
(Bilgisayar) progress
ilerleme ekseni
(Askeri) axis of advance
ilerleme galerisi
(Madencilik,Teknik) heading
ilerleme göstermek
get ahead
ilerleme göstermeyen
static
ilerleme hızı
(Mekanik) feedrate
ilerleme hızı
pace
ilerleme hızı
feed rate
ilerleme hızı
(Askeri) speed of advance
ilerleme hızı
going
ilerleme hızını
feed-rate
ilerleme kaydetmek
(Dilbilim) come along
ilerleme kaydetmek
break through
ilerleme alnı
heading face
ilerleme basıncı
feed pressure
ilerleme grafiği
progress chart
ilerleme göstermek
make progress
ilerleme göstermemek
mark time
ilerleme göstermeyen
stillborn
ilerleme halinde
in progress
ilerleme hunisi
(Jeoloji) adventive cone
ilerleme kaydetmek
to make headway, to break through
ilerleme kaydetmek
get ahead
ilerleme kaydetmemek
get nowhere
ilerleme konisi
(Jeoloji) adventive cone
ilerleme oranı
feed ratio
ilerleme raporları
(Hukuk) regular reports
ilerleme raporu
progress report
ilerleme rezistansı
driving resistance
ilerleme sürati
feed speed
ilerleme sınırı
(Askeri) limit of advance
ilerleme teknikleri
(Askeri) movement techniques
ilerleme teknikleri
(Askeri) propolsion techniques
ilerleme yapmak
(Konuşma Dili) make headway
ilerleme yolu
means of propulsion
ilerleme şansı
opportunity for advancement
ilerleme-gerileme
(Askeri) lead-lag
ilerlemek
improve

The pupil has to improve. - Öğrenci ilerlemek zorunda.

ilerlemek
{f} march
ilerlemek
{f} develop
ilerlemek
move
ilerlemek
go ahead

I suppose it makes sense to go ahead and pay the bill right now. - İlerlemek ve faturayı hemen ödemek sanırım mantıklı olur.

ilerlemek
come along
ilerlemek
rise
ilerlemek
forge
ilerle
go on
ilerlemek
go on
el ile ilerleme
(Bilgisayar) manual advance
ilerlemek
march forward
ilerlemek
strike
ilerlemek
come to the fore
ilerlemek
march on
ilerlemek
move ahead
ilerlemek
pick up
ilerlemek
wheel
ilerlemek
get better
ilerlemek
keep
ilerlemek
move along
ilerlemek
get on
ilerlemek
move forward
ilerlemek
pick
ilerlemek
go
ilerlemek
get down to
ilerlemek
(deyim) get off the ground
ilerlemek
proceed with
ilerlemek
run
ilerlemek
hold
ilerlemek
get ahead

Do you want to get ahead in English? - İngilizcede ilerlemek istiyor musun?

ilerlemek
get on (with)
teknolojik ilerleme
(Denizbilim) technological creep
ilerle
proceed with
ilerle
move forward

Could you move forward so we can close the door? - Kapıyı kapatabilmemiz için biraz ilerler misiniz?

Move forward one step. - Bir adım ileriye ilerle.

ilerle
{f} proceeding
ilerle
proceed

We'll proceed exactly as you suggest. - Tam olarak önerdiğiniz gibi ilerleyeceğiz.

How do we proceed from here? - Biz buradan nasıl ilerleriz?

ilerle
got ahead
ilerle
{f} proceeded

The ship proceeded to her destination. - Gemi hedefine doğru ilerledi.

ilerle
get ahead

Do you want to get ahead in English? - İngilizcede ilerlemek istiyor musun?

ilerle
march on
ilerle
go ahead

Go ahead and ask Tom. - İlerleyin ve Tom'a sorun.

I suppose it makes sense to go ahead and pay the bill right now. - İlerlemek ve faturayı hemen ödemek sanırım mantıklı olur.

ilerle
advance

Stop the enemy's advancement. - Düşmanın ilerlemesini durdur.

The army advanced up the hill. - Ordu tepeye kadar ilerledi.

ilerle
went ahead
ilerle
gone ahead
ilerleme kaydetmek
approach
ilerlemek
get a long
ilerlemek
draw
ilerlemek
go along
ilerlemek
plough
ilerlemek
go forward
ilerlemek
approach
ilerlemek
gain ground
ilerlemek
pass
ilerlemek
put
ilerle
{f} advanced

The army advanced on the enemy. - Ordu düşmanın üzerine ilerledi.

The army slowly advanced across the river. - Ordu nehir boyunca yavaşça ilerledi.

ilerle
go#ahead
ilerlemek
make headway

It took a while to make headway in modern medicine. - Modern tıpta ilerlemek biraz zaman aldı.

ilerlemek
make way
ilerlemek
ın advance
İlerlemek
move on
ağır ilerleme
jogtrot
güçlükle ilerleme
scramble
hızlı ilerleme
(Hukuk) rapid progress
ilerle
progress

The rough terrain checked the progress of the hikers. - Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.

He made good progress in handling this machine. - O, bu makineyi kullanmada iyi ilerleme kaydetti.

ilerlemek
keep going
ilerlemek
move on
ilerlemek
to increase, grow; to advance, progress
ilerlemek
run on
ilerlemek
forge ahead
ilerlemek
make progress
ilerlemek
get along
ilerlemek
push on
ilerlemek
to be well into (a period of time): Gece bir hayli ilerlediğinde şarkı söylemeye başladı. When the night was well advanced he began to sing
ilerlemek
(for time) to pass, get on: Vakit ilerliyor. Time's getting on
ilerlemek
(for a disease) to get progressively worse; to spread
ilerlemek
to go forward, to move ahead, to move along, to advance; (time) to pass; to develop, to progress, to advance, to improve, to get better, to better, to come on, to come along, to make headway
ilerlemek
make one's way
ilerlemek
advance , go-ahead
ilerlemek
to go forward, move ahead, advance
ilerlemek
to progress, improve, advance
ilerlemek
(for a timepiece) to gain time
ilerlemek
gain
ilerlemek
(deyim) wear on
ilerlemek
boom
ilerlemek
frame
ilerlemek
troop
ilerlemek
goon
ilerlemeler
advance

Once more, the fundamentalist ideologies oppose to the great historical advances. - Yine, köktenci ideolojiler büyük tarihsel ilerlemelere karşı çıkarlar.

Japanese industry has made great advances since the war. - Japon endüstrisi savaştan beri büyük ilerlemeler kaydetti.

meslek ilerleme programı
(Askeri) job progression ladder
müstakil işletmeler dairesi; özel harekat havacılığı; ilerleme hızı; taarruz dur
(Askeri) separate operating agency; special operations aviation; speed of advance; status of action; sustained operations ashore
yavaş ilerleme
crawl
ırmakta sal ile ilerleme
rafting
التركية - التركية
İlerlemek işi
Daha iyi, daha yetkin, daha değerli, daha yüksek bir duruma doğru basamak basamak oluşan gelişme, terakki
Terfi, terakki: "Hâkim ve savcıların ... meslekte ilerlemeleri ... kanunla düzenlenir."- Anayasa
Terfi, terakki
ilerlemek
Daha güçlü, daha etkili duruma gelmek
ilerlemek
Vakit geçmek: "Mevsimin ilerlemiş olmasına karşın hâlâ direnen bir iki gelincik ve papatya..."- O. Rifat
ilerlemek
Bulunduğu yerden daha ileriye gitmek; yol almak
ilerlemek
Bulunduğu yerden daha ileriye gitmek, yol almak: "Vapur durmadan düdük çalarak ilerliyordu."- H. E. Adıvar
ilerlemek
Geçmek
ilerlemek
Daha iyi, daha yüksek bir düzeye, aşamaya erişmek, gelişmek, terakki etmek
İlerlemek
(Osmanlı Dönemi) TEFEYYÜZ
İlerlemek
terakki etmek
ilerleme
المفضلات