She was ahead of her time.
- O, zamanının ilerisindeydi.
We're way ahead of schedule.
- Biz programın çok ilerisindeyiz.
She teaches English to advanced students.
- O ileri öğrencilere İngilizce öğretiyor.
He is taking an advanced course in Esperanto.
- O ileri düzey bir Esperanto dersi alıyor.
Tom took a step forward.
- Tom ileriye doğru bir adım attı.
The men began to march forward.
- Adamlar ileri doğru yürümeye başladılar.
We saw another ship far ahead.
- İleride başka bir gemi gördük.
You'll never get ahead in this place unless you go through the proper channels.
- Doğru bir yol bulmadıkça bu alanda asla ileri gitmeyeceksin.
I want to become a TV announcer in the future.
- İleride bir TV sunucusu olmak istiyorum.
She set it aside for future use.
- O, onu ileride kullanmak üzere bir kenara koydu.
Nobody knows what will happen next.
- İleride ne olacağını hiç kimse bilmiyor.
Osteoporosis is more common in advanced age, and is often a concern for post-menopausal women.
- Osteoporoz ileri yaşlarda daha yaygındır ve genellikle menopoz sonrası kadınlar için bir sorundur.
She teaches English to advanced students.
- O ileri öğrencilere İngilizce öğretiyor.
I can't go any further.
- Ben daha ileriye gidemem.
She can swim further than I can.
- O benden daha ileriye yüzebilir.
He shook his head back and forth.
- Başını ileri geri salladı.
Jim and Mike threw the ball back and forth.
- Jim ve Mike topu ileri ve geri attı.
Life can only be understood backwards, but it must be lived forwards.
- Hayat sadece geriye doğru anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşanmalıdır.
Why is it easier to park the car backwards than forwards?
- Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
Tom is very progressive, isn't he?
- Tom çok ilerici, değil mi?
Thanks to your initiatives we've been recognized as a progressive and forward-thinking enterprise by the press.
- Girişimleriniz sayesinde basın tarafından ilerici ve ileriye dönük düşünce kuruluşu olarak tanınmaktayız.