تعريف ihtimali في التركية الإنجليزية القاموس.
- possibility of
- log. problematic
- probable, likely
- ihtimal
- possibility
Tom refused to rule out the possibility that his son was still alive.
- Tom oğlunun hâlâ canlı olduğu ihtimalini gözardı etmeyi reddetti.
Tom couldn't rule out the possibility that Mary didn't like him.
- Tom Mary'nin ondan hoşlanmamış olma ihtimalini kabul edemedi.
- ihtimal
- {i} chance
There is a good chance that he will win.
- Büyük ihtimalle kazanacak.
Is there any chance that he'll resign?
- Onun istifa edeceğine dair bir ihtimal var mı?
- ihtimal
- {i} probability
The probability of Tom being punished is very small.
- Tom'un cezalandırılma ihtimali çok düşüktür.
In all probability, the money will not be paid.
- Çok büyük bir ihtimalle para ödenmeyecek.
- ihtimali olmayan
- unlikely
- ihtimali az olan
- the less likely
- ihtimali olmadan
- unlikely
- ihtimali olmak
- (for something) to be likely
- ihtimali olmamak
- (for something) to be unlikely
- ihtimal
- prospect
They now face the prospect of having to wear a cycling helmet by law.
- Onlar yasayla bisiklet kaskı giymek zorunda kalma ihtimali ile karşı karşıyalar.
Is there any prospect of his recovering?
- Onun iyileşme ihtimali var mı?
- ihtimal
- {i} likelihood
In all likelihood, you will pass the entrance exam if you use this textbook.
- Büyük bir ihtimalle, bu ders kitabını kullanırsan, giriş sınavını geçeceksin.
Is there any likelihood of his coming?
- Onun gelme ihtimali var mı?
- ihtimal
- {i} contingency
- ihtimal
- possible
That's possible but highly unlikely.
- Bu mümkün ama son derece düşük ihtimal.
- ihtimal
- outlook
- ihtimal
- possibly
- ihtimal
- contingent
- ihtimal
- eventuality
- amfibi ulaştırma dok'u; düşük algılama ihtimali
- (Askeri) amphibious transport dock; low probability of detection
- ana röle; fizik asistanı; varış ihtimali; halkla ilişkiler
- (Askeri) parent relay; physician assistant; probability of arrival; public affairs
- barış zamanı çalışma stokları; destek limanı; mevki; başarı ihtimali
- (Askeri) peacetime operating stocks; port of support; position; probability of success
- barışı koruma; öldürme ihtimali
- (Askeri) peacekeeping; probability of kill
- düşük önleme ihtimali
- (Askeri) low probability of intercept
- hasar ihtimali
- (Askeri) probability of damage
- ihtimal
- presumption
- ihtimal
- probability, likelihood, likeliness
- ihtimal
- probably, in all likelihood
- ihtimal
- odds
He beat the odds and was successful.
- O, ihtimalleri yendi ve başarılı oldu.
Tom is well aware of the odds.
- Tom ihtimallerin farkındadır.
- ihtimal
- probability, possibility, chance, contingency; probably, very likely, eventually
- ihtimal
- potentiality
- ihtimal
- verisimilitude
- ihtimal
- sight
- ihtimal
- peradventure
- ihtimal
- potential
- ihtimal
- probability (expectation)
- imha ihtimali
- (Askeri) kill probability
- kablo giriş paneli; dairevi hata ihtimali; Orta Avrupa Boru Hattı
- (Askeri) cable entrance panel; circular error probable
- kazanma ihtimali az şey
- long shot
- mevki tanımı; Başkanın direktifi; hasar ihtimali (nükleer); algılama ihtimali; u
- (Askeri) position description; Presidential directive; probability of damage; probability of detection; procedures description; program definition; program directive; program director
- olma ihtimali çok uzak istek
- might have been
- tehlike ihtimali kategorileri
- hazard probability categories
- ölüm ihtimali
- (Sigorta) life contingent