ihtilaf

listen to the pronunciation of ihtilaf
التركية - الإنجليزية
dispute

The two countries came to a political settlement over this dispute. - İki ülke bu ihtilaf üzerine politik bir anlaşmaya vardı.

Layla lost her company after a bitter legal dispute with a supplier. - Leyla bir tedarikçiyle olan acı bir hukuki ihtilaf sonrasında şirketini kaybetti.

controversy

There was a controversy about the location of the new school. - Yeni okulun yeriyle ilgili ihtilaf vardı.

conflict, dispute, disagreement, dissension, discord
disunion
conflict of opinion, dispute, disagreement, difference
difference, dissimilarity
difference
strife
disagreement

They seem to be having a disagreement. - Bir ihtilaf yaşıyor gibi görünüyorlar.

dissension
disunity
scission
discord
(Politika, Siyaset) dichotomy
tangle
(Kanun) grievance
(Kanun) lis
contention
collusion
disparity
(Kanun) quarrel
split
gap
discrepancy
clash
dissidence
dissent
collision

We may be on a collision course. - Biz ihtilaf halinde olabiliriz.

ihtilaf içinde
at variance with
hukuki ihtilaf
(Ticaret) litigation
التركية - التركية
Uyuşmazlık
Ayrılık, anlaşmazlık, aykırılık, uyuşmazlık
Ayrılık, anlaşmazlık, aykırılık, uyuşmazlık: "Yirmi beş senedir bir tek idare adamıyla ihtilafı olmamıştı."- R. N. Güntekin
(Osmanlı Dönemi) anlaşmazlık, uyuşmazlık, karışıklık, ikilik, ayrılık, farklılık
İHTİLAF
(Osmanlı Dönemi) (Hulf. den) Anlaşmazlık, uyuşmazlık, karışıklık, ikilik
İHTİLAF
(Osmanlı Dönemi) Birisinin halifesi olmak.Eğer denilse: Hadiste $ denilmiş. İhtilaf ise, tarafgirliği iktiza ediyor. Hem tarafgirlik marazı; mazlum avâmı, zâlim havassın şerrinden kurtarıyor. Çünki: Bir kasabanın ve bir köyün havassı ittifak etseler, mazlum avâmı ezerler. Tarafgirlik olsa, mazlum bir tarafa iltica eder, kendisini kurtarır. Hem, tesadüm-ü efkârdan ve tehâlüf-ü ukulden hakikat tamamiyle tezahür eder?Elcevab : Birinci suale deriz ki: Hadisteki ihtila
ihtilaf
المفضلات