ifadesi

listen to the pronunciation of ifadesi
التركية - الإنجليزية

تعريف ifadesi في التركية الإنجليزية القاموس.

ifade
statement

The evidence corresponds to his previous statement. - Kanıt, bir önceki ifadeye karşılık gelir.

She acknowledged that my statement was true. - O, benim ifademin gerçek olduğunu kabul etti.

ifade
expression

I was confused by her expression. - Onun ifadesi tarafından kafam karıştı.

To raise one's name in later generations and thereby glorify one's parents, this is the greatest expression of filial piety. - Birinin adını daha sonraki kuşaklarda yükseltmek ve böylece birinin ebeveynlerini övmek, bu anne babaya saygının en büyük ifadesidir.

ifadesi tamam olmak
slang to be finished, be all washed up
ifade
expression; expression, look; statement, evidence, deposition, testimony
ifade
{i} term
ifade
{i} utterance
ifade
{i} phrase

He explained the literal meaning of the phrase. - O, ifadenin tam anlamını açıkladı.

The phrase is meant to insult people. - İfade insanlara hakaret etmek anlamına gelir.

ifade
affirmation
ifade
wording

I admit, my wording is a bit direct. - İfademin biraz doğrudan olduğunu itiraf ediyorum.

I have to think about it. I'll try to find another wording. - Düşünmek zorundayım. Başka bir ifade tarzı bulmayı deneyeceğim.

ifade
dixit
ifade
expressional
ifade
(Kanun) assertion
ifade
expo
ifade
mention
ifade
testimony

Layla's testimony shocked the court. - Leyla'nın ifadesi mahkemeyi şok etti.

Tom recanted his testimony. - Tom ifadesini geri aldı.

ifade
(Kanun) plea

Express yourself as you please! - İstediğiniz gibi kendinizi ifade edin.

I'm not sure I know what you're getting at. Please express it differently if you can. - Ne ima ettiğini bildiğimden emin değilim. Lütfen mümkünse onu farklı biçimde ifade et.

ifade
connotation
sevgi ifadesi
endearment
ifade
strain
ifade
sign

Expressing your feelings is not a sign of weakness. - Duygularını ifade etmek, zayıflık belirtisi değildir.

Men sometimes perceive expressing emotions as a sign of weakness. - Erkekler duyguları ifade etmeyi bazen bir zayıflık işareti olarak algılarlar.

ifade
evidence

The evidence corresponds to his previous statement. - Kanıt, bir önceki ifadeye karşılık gelir.

yüz ifadesi
expression

His facial expression was more sour than a lemon. - Onun yüz ifadesi bir limondan daha fazla ekşiydi.

Her facial expression was more sour than a lemon. - Onun yüz ifadesi bir limondan daha ekşiydi.

anlamsız yüz ifadesi olan
dead pan
devrede ifadesi
(Bilgisayar) online statement
devrede ifadesi uygulaması
(Bilgisayar) online statement application
hayranlık ifadesi
tribute of admiration
ifade
denotation
ifade
slang affair, business
ifade
enunciation
ifade
deposition
ifade
recital of fact
ifade
voice

There was a scornful note in his voice. - Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.

ifade
proposition
ifade
law testimony; deposition
ifade
what someone says: Münci'nin ifadesine göre evde kimse yoktu. According to Münci, no one was in the house
ifade
expression, way of expressing oneself; way of speaking; way of writing
ifade
locution
ifade
declaration
ifade
(facial) expression
ifade
signification
ifade
recital
ifade
import

I cannot express enough the importance of grammatical accuracy. - Gramer doğruluğunun önemini yeterince ifade edemem.

Sami's testimony was extremely important. - Sami'nin ifadesi son derece önemliydi.

ifade
embodiment
ifade
note

There was a scornful note in his voice. - Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.

saygı ifadesi
honorific
uygulanacak kanun metninin ifadesi
(Hukuk) statement of the relevant law
yüz ifadesi
countenance
yüz ifadesi
phiz
yüz ifadesi
expression, countenance, look
yüz ifadesi
look
yüz ifadesi
face
yüz ifadesi
physiognomy
yüz ifadesi
the cut of one's jib
التركية - التركية

تعريف ifadesi في التركية التركية القاموس.

ifade
Mahkemede tanık ve sanıkların olay hakkında sözlü açıklamaları
ifade
Mahkemede tanık ve sanıkların olay hakkında sözlü açıklamaları: "Onun ifadesini henüz dosyada görmedim."- A. İlhan
ifade
Anlatım
ifade
Deyiş
ifade
Bir duyguyu yüz aracılığıyla anlatan belirtilerin bütünü: "Sakalı yeni çıkmış yüzünde çocukça ifadeler uçuyordu."- S. F. Abasıyanık
ifade
Dışa vurum
ifade
Deyiş: "Not ettiklerimi bir ağzın ifadesi şekline sokarak size okutacağım."- S. M. Alus
ifade
Bir duyguyu yüz aracılığıyla anlatan belirtilerin bütünü
ifâde
(Osmanlı Dönemi) ifâdenin güzelliği
İFADE
(Osmanlı Dönemi) Anlatmak. Söylemek
İFADE
(Osmanlı Dönemi) Fayda vermek, fayda tutmak
ifadesi
المفضلات