She acknowledged that my statement was true.
- O, benim ifademin gerçek olduğunu kabul etti.
The evidence corresponds to his previous statement.
- Kanıt, bir önceki ifadeye karşılık gelir.
To raise one's name in later generations and thereby glorify one's parents, this is the greatest expression of filial piety.
- Birinin adını daha sonraki kuşaklarda yükseltmek ve böylece birinin ebeveynlerini övmek, bu anne babaya saygının en büyük ifadesidir.
The most infamous expression for the year 2011 is Kebab murders.
- 2011 yılının en kötü şöhretli ifadesi Kebap cinayetleridir.
Look up the phrase in your dictionary.
- İfadeye sözlüğünüzden bakın.
This phrase might come in handy.
- Bu ifade kullanışlı olabilir.
I admit, my wording is a bit direct.
- İfademin biraz doğrudan olduğunu itiraf ediyorum.
I have to think about it. I'll try to find another wording.
- Düşünmek zorundayım. Başka bir ifade tarzı bulmayı deneyeceğim.
Layla's conflicting testimony confused the court.
- Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.
Tom recanted his testimony.
- Tom ifadesini geri aldı.
Express yourself as you please!
- İstediğiniz gibi kendinizi ifade edin.
Please feel free to express yourself.
- Lütfen kendinizi ifade etmekten çekinmeyin.
Expressing your feelings is not a sign of weakness.
- Duygularını ifade etmek, zayıflık belirtisi değildir.
Men sometimes perceive expressing emotions as a sign of weakness.
- Erkekler duyguları ifade etmeyi bazen bir zayıflık işareti olarak algılarlar.
The evidence corresponds to his previous statement.
- Kanıt, bir önceki ifadeye karşılık gelir.
There was a scornful note in his voice.
- Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.
I cannot express enough the importance of grammatical accuracy.
- Gramer doğruluğunun önemini yeterince ifade edemem.
Sami's testimony was extremely important.
- Sami'nin ifadesi son derece önemliydi.
There was a scornful note in his voice.
- Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.