Genellikle pazar günü bütün günü boş boş geçiririm.
- I usually spend the whole day idly on Sunday.
Boş boş uzaklara bakmayın; sadece ne yaptığınıza dikkat edin.
- Don't look away idly; just pay attention to what you're doing.
O, aylak aylak pencereden dışarı bakıyordu.
- She was idly looking out of the window.
Ben başıboş tahminle meşgul olmam.
- I don't engage in idle speculation.
Tom artık başıboş bir çocuk değil.
- Tom is not an idle boy any longer.
İnsanlar kadar zengin olurlarsa olsunlar, boşta olmamalılar.
- No matter how rich a man may be, he ought not to be idle.
Onun meşgul olduğunu sanıyordum ama tam tersine boştaydı.
- I thought he was busy, but on the contrary he was idle.
Boş duran eller şeytanın aletidir.
- Idle hands are the devil's tool.
Makineler artık atıl durumda.
- The machines are idle now.
Bütün bir günü boşa geçirdi.
- He idled away a whole day.
Biz boş eğlence için yaşamıyoruz.
- We do not live for idle amusement.
Onun aylaklığı olmasa o hoş bir adam olurdu.
- If it were not for his idleness, he would be a nice fellow.
Okul günlerimde aylak olduğum için pişmanım.
- I regret having been idle in my school days.
Onun başarısızlığı onun tembelliğinden dolayı idi.
- His failure was due to his idleness.
Başarısızlık onun tembelliğinden kaynaklanıyor.
- The failure is due to his idleness.
Çalışma avareliğe tercih edilir.
- Work is preferable to idleness.
I idly played with the paper, not even realizing I was folding it into a paper airplane.
idle hours.