Tom has denied the allegations.
- Tom iddiayı yalanladı.
The allegations are completely unfounded.
- İddialar tamamen asılsız.
John laid claim to the painting.
- John tablo üzerinde hak iddia etti.
Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
- Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.
So long as you have no evidence for your assertions, I am not having this conversation.
- İddiaların için bir kanıtın olmadığı sürece ben bu konuşmayı yapmıyorum.
Can you prove the validity of your assertion?
- İddianızın geçerliliğini ispat edebilir misiniz?
I bet ten dollars on that horse.
- O at üzerine on dolar iddiaya giriyorum.
I bet you're wondering how this works.
- Her iddiasına varım ki bunun nasıl çalıştığını merak ediyorsun.
This argument is nothing more than rhetoric.
- Bu iddia, söz sanatından başka bir şey değil.
Her argument was not based on facts.
- Onun iddiası gerçeklere dayalı değildi.
She allegedly killed him in self defense.
- İddialara göre o onu kendini savunmak için öldürdü.
She allegedly killed him.
- O, iddialara göre onu öldürdü.