Tom got a decent grade on the test he took last week.
- Tom geçen hafta girdiği sınavda iyi bir not aldı.
I can't believe how hard it is to find decent grub around here.
- Buralarda iyi bir yiyecek bulmanın ne kadar zor olduğuna inanamıyorum.
These scissors don't cut well.
- Bu makas iyi kesmiyor.
John can't speak French well.
- John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.
I haven't a very good dictionary.
- Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
He is no good as a doctor.
- Doktor olarak iyi değil.
He became the finest actor on the American stage.
- O, Amerikan sahnesinde en iyi aktör oldu.
Fine, thank you. And you?
- İyiyim, teşekkürler. Ya siz?
It's quite difficult to master Arabic.
- Arapçayı iyice öğrenmek oldukça zordur.
We went over the house thoroughly before buying it.
- Satın almadan önce evi iyice inceledik.
Give me some time to think it over.
- Onu iyice düşünmem için bana biraz zaman ver.
If you can't explain it simply, you don't understand it well enough.
- eğer basitçe açıklayamıyorsan, onu iyice anlayamamışsın.
Tom was thoroughly depressed.
- Tom iyice depresifti.
You had better study English thoroughly.
- İyice İngilizce çalışsan iyi olur.
Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
- Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
Wash your hands well.
- Ellerinizi iyice yıkayın
Tom is well aware of what is going on at the office.
- Tom ofiste olanların iyice farkında.
Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
- Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
I'll give the room a good cleaning.
- Odayı iyice temizleyeceğim.
I am deeply grateful to you for your kindness.
- İyiliğin için sana derinden minnettarım.
I'll never forget your kindness as long as I live.
- İyiliğini yaşadığım sürece unutmayacağım.
The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
- Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
- Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
Mr. Ford is all right now.
- Bay Ford şimdi iyidir.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
I need someone to hold me and tell me everything will be alright.
- Beni tutacak ve bana her şeyin iyi olacağını söyleyecek birine ihtiyacım var.
Is everything alright here?
- Burada her şey iyi mi?
Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
- Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
- Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
Bob and I are great friends.
- Bob ve ben çok iyi arkadaşlarız.
Good health is a great blessing.
- İyi sağlık büyük bir nimettir.
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
- Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
A laptop is better than a desktop.
- Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
One can hardly find a more suitable climate.
- Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Tom doesn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
Tom didn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
This translation is not quite up to snuff.
- Bu çeviri oldukça iyi değil.
Your dad is really cool. Not really.
- Baban gerçekten iyidir. Pek sayılmaz.
When the tempura I make cools down, it immediately loses its crispiness and doesn't taste very good.
- Yaptığım tempura soğuduğunda, o derhal gevrekliğini kaybeder ve tadı iyi olmaz.
A good doctor is sympathetic to his patients.
- İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
The man is well-known all over the village.
- Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.
Hoover was well-known to Americans.
- Hoover, Amerikalılar için iyi tanınmış biriydi.
Happy is a man who marries a good wife.
- İyi bir eş ile evlenen bir adam mutludur.
I decided to be happy because it's good for my health.
- Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.
If you eat well, you're likely to live longer.
- İyi beslenirseniz muhtemelen daha uzun yaşarsınız.
Tom said that he thought the economy was likely to get better.
- Tom ekonominin muhtemelen iyileşeceğini düşündüğünü söyledi.
Mr Ford is all right now.
- Bay Ford şimdi iyidir.
Cheer up! Everything will soon be all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Tom did fairly well on the test he took yesterday.
- Tom dün girdiği sınavda oldukça iyi yaptı.
Tom is a fairly decent golfer.
- Tom oldukça iyi bir golfçüdür.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
It is lucky that the weather should be so nice.
- Havanın o kadar iyi olması tesadüftür.
Tom knows Mary pretty well.
- Tom Mary'yi oldukça iyi biliyor.
Tom is pretty good at playing piano by ear.
- Tom notasız piano çalmada oldukça iyidir.
Tom didn't do well enough on the driver's test to get a driver's license.
- Tom sürücü belgesini almak için sürücü testinde yeterince iyi yapamadı.
She is now well enough to work.
- O, şimdi çalışmak için yeterince iyidir.
That offer sounds too good to be true. What's the catch?
- Bu teklif gerçek olamayacak kadar çok iyi görünüyor. Bit yeniği nedir.
Tom certainly looked and sounded better than he did last month when we visited him.
- Tom kesinlikle geçen ay onu ziyaret ettiğimizde göründüğünden daha iyi görünüyordu ve sesi daha iyi çıkıyordu.
I hope everything is okay.
- Umarım her şey iyidir.
I think I’m going to be okay.
- Sanırım iyi olacağım.
Oysters don't agree with me.
- İstiridye bana iyi gelmiyor.
We all agreed it was a good idea.
- Hepimiz bunun iyi bir fikir olduğunu kabul ettik.
A handsome man is a good reason to go to hell.
- Yakışıklı bir adam, cehenneme gitmek için iyi bir nedendir.
He is handsome. In addition, he is good at sport.
- O yakışıklıdır. Ayrıca sporda iyidir.
On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
- İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
As a whole his works are neither good nor bad.
- Eserleri bir bütün olarak ne iyi nede kötü.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.