The duty of a daughter is in obedience.
- Bir kızın görevi itaattir.
Their culture values obedience to those in positions of authority.
- Onların kültür değerleri, otorite konumundaki kişilere itaat etmektir.
Children must obey their parents and parents must obey their employers.
- Çocuklar ebeveynlerine itaat etmek zorundadır ve ebeveynler patronlarına itaat etmek zorundadır.
I can't do anything but obey him.
- Ona itaat etmekten başka bir şey yapamıyorum.
I will not tolerate such subordination.
- Ben böyle itaate katlanmayacağım.
We have the alternative of death and submission.
- Ölüm ve itaat alternatifimiz var.
He had to obey her decision.
- Onun kararına itaat etmek zorunda kaldı.
There was no option but to obey.
- İtaat etmekten başka bir seçenek yoktu.