Sami was looking for some stability.
- Sami biraz istikrar arıyordu.
Stability has been elusive.
- İstikrar zor bulunur.
There was steady economic improvement.
- İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.
The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
- İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
Kararlılık, bildiğiniz gibi, başarının anahtarıdır.
- İstikrar, malumunuz üzere, muvaffakiyetin anahtarıdır.
Kararlılıkla her şeyi başarırız.
- İstikrarla her şeye muvaffak oluruz.