i̇stenen

listen to the pronunciation of i̇stenen
التركية - الإنجليزية

تعريف i̇stenen في التركية الإنجليزية القاموس.

istenen
asked

I've already done everything I was asked to do. - Yapmam istenen her şeyi yaptım zaten.

Tom does what is asked of him. - Tom ondan isteneni yapar.

istenen
desired
istenen
(Bilgisayar) wanted
istenen
requested
istenen
willed
istenen
solicited
istenen
needed
istenen
preferred
istenen
required
istenen
coveted
istenen
wished
istenen
(Bilgisayar) prompt
istenen
(Bilgisayar) require
çok istenen şey
prize
iste
{f} like

Would you like coffee or tea? - Çay veya kahve ister misin?

Would you like to dance with me? - Benimle dans etmek ister misin?

iste
require

Playing the violin requires much practice. - Keman çalmak çok pratik ister.

I am sorry, but I cannot meet your requirement. - Üzgünüm ama isteğinizi yerine getiremem.

iste
(Bilgisayar) request

The request became a hot political issue in the presidential campaign. - İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.

My boss refused my request for a raise. - Patronum zam isteğimi reddetti.

iste
(Bilgisayar) pull
istenen sonucu veren
efficacious
istenen tarih
(Bilgisayar) date required
istenen veya talep edilen şey
demand
iste
adjure
iste
{f} willed
iste
{f} required

I would like to but I have a required course tonight. - İsterim ama bu gece gerekli bir kursum var.

Reservations are required. - Rezervasyon isteniyor.

iste
{f} appealing
iste
{f} requested

Tom requested my assistance. - Tom yardımımı istedi.

Tom has requested my assistance. - Tom yardımımı istedi.

iste
{f} craving

I have some cravings. - Benim bazı isteklerim var.

iste
adjure to
iste
covet
iste
crave
iste
want to

I want to go to London. - Londra'ya gitmek isterim.

Do you want to come with us? - Bizimle gelmek ister misiniz?

iste
call for

Tom decided to call for help. - Tom yardım istemeye karar verdi.

Tom heard Mary call for help. - Tom Mary'nin yardım istediğini duydu.

iste
{f} willing

An astute reader should be willing to weigh everything they read, including anonymous sources. - Akıllı bir okuyucu, anonim kaynaklar dahil, okudukları her şeyi tartmak için istekli olmalıdır.

I assume you are willing to take the risk. - Riski almaya istekli olduğunuzu varsayıyorum.

iste
adjure to be
istenen
desirable
iste
make a request
iste
want to be
iste
desired

Your English composition leaves almost nothing to be desired. - Senin ingilizce kompozisyonun neredeyse istenecek bir şey bırakmıyor.

There remains nothing to be desired. - İstenilen bir şey yok.

belirtilmek istenen anlam
purport
hedefe göre istenen yer sıfır numarası belirleyicisi; kesin dağıtım zamanı
(Askeri) target desired ground zero (DGZ) designator; time definite delivery
iste
want#to
iste
adjureto
iste
coveted
iste
wantto
istenen anahtarlar
(Bilgisayar) requested keys
istenen ara
(Bilgisayar) required space
istenen boşluk
(Bilgisayar) nonbreak space
istenen işin bulunamaması
(Hukuk) underemployment
istenen kaliteye ulaşmak
reach the desirable quality
istenen kişi
persona grata
istenen kısa çizgi
hard hyphen , required hyphen
istenen satırbaşı
(Bilgisayar) required carrier return
istenen sayfa sonu
(Bilgisayar,Teknik) required page break
istenen sayfa sonu
hard page break , manual pagebreak , required pagebreak
istenen sayfa sonu
manual page break
istenen sonucu vermemek
go wrong
istenen tire
required hyphen
istenen tire
hard hyphen
istenen toplam miktar
(Bilgisayar) total requested
istenen yön
(Havacılık) desired course
istenen yük
(Askeri) wanted cargo
istenen şey
desideratum
istenen şeyler
wants
radyolojik dağılma aygıtı; istenen teslim tarihi
(Askeri) radiological dispersal device; required delivery date
verilmek istenen mesaj
purpose
çok istenen
covetable
التركية - التركية

تعريف i̇stenen في التركية التركية القاموس.

iste
(Osmanlı Dönemi) becü
i̇stenen
المفضلات