i̇lişki

listen to the pronunciation of i̇lişki
التركية - الإنجليزية
assocation
ilişki
relation

As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships. - Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.

I don't know anything about their relationship. - Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.

ilişki
relationship

I don't know anything about their relationship. - Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.

I think you're reading too much into John's relationship with Jane. - Sanırım John'un Jane ile olan ilişkilerini çok fazla okuyorsun.

ilişki
connection

We have a special connection. - Bizim özel bir ilişkimiz var.

Mary has a strong connection with nature. - Mary'nin doğa ile güçlü bir ilişkisi vardır.

ilişki kurmak
contact
cinsel ilişki
sexual intercourse

Mary did not bleed in her first sexual intercourse with Tom. - Mary'nin Tom'la olan ilk cinsel ilişkisinde kanama olmadı.

Mary did not climax when she and Tom had their first sexual intercourse. - O ve Tom ilk cinsel ilişkilerine girdiğinde Mary orgasm olmadı.

ilişki
liaison
ilişki
correlate

I used to correlate love with sex. - Eskiden sevgi ile cinselliği ilişkilendirirdim.

ilişki
relation , association
ilişki
it
ilişki
involvement
ilişki
correlation

William has discovered a correlation between the location of Mayan cities and the position of stars in constellations. - William Maya kentlerinin konumu ve takımyıldızlarındaki yıldızların konumu arasında bir ilişki keşfetti.

No correlation was found. - Hiçbir ilişki bulunmadı.

ilişki
interrelation
ilişki
dealing

You had dealings with a crook. - Bir dolandırıcı ile ilişkin vardı.

Did Tom ever have any dealings with Mary? - Tom'un Mary ile hiç herhangi bir ilişkisi oldu mu?

ilişki
gallantry
ilişki
connexion
ilişki
contact, communication
ilişki
affair

A government suffers from civil affairs. - Hükümet sivil ilişkilerden zarar görüyor.

His business affairs are in good shape. - Onun iş ilişkileri iyi durumda.

ilişki
commerce
ilişki
relation; connection, contact; intercourse
ilişki
sexual intercourse

Mary did not bleed in her first sexual intercourse with Tom. - Mary'nin Tom'la olan ilk cinsel ilişkisinde kanama olmadı.

According to a study conducted by the Parenthood Foundation, the percentage of young people having unprotected sexual intercourse is on the rise. - Ebeveynlik Vakfı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, korunmasız cinsel ilişkiye giren gençlerin yüzdesi artıyor.

ilişki
daughter

Sami has had an incestuous relationship with his daughter. - Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.

ilişki
affaire
ilişki
copulation
ilişki
contact

Tom has secretly been contacting Mary. - Tom Mary ile gizlice ilişki kuruyor.

ilişki
bond
ilişki
affinity
ilişki
intercourse

According to a study conducted by the Parenthood Foundation, the percentage of young people having unprotected sexual intercourse is on the rise. - Ebeveynlik Vakfı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, korunmasız cinsel ilişkiye giren gençlerin yüzdesi artıyor.

Mary did not bleed in her first sexual intercourse with Tom. - Mary'nin Tom'la olan ilk cinsel ilişkisinde kanama olmadı.

ilişki
relation, connection; relationship
ilişki
(Hukuk) contact, relation, relationship
ilişki
dealings

Tom is respected in the business community because he is always fair and square in his dealings with others. - Tom, başkaları ile olan ilişkilerinde her zaman adil ve kararlı olduğundan dolayı iş dünyasında itibarlıdır.

Did Tom ever have any dealings with Mary? - Tom'un Mary ile hiç herhangi bir ilişkisi oldu mu?

cinsel ilişki
sex

We don't have sex anymore. - Artık cinsel ilişkiye girmiyoruz.

She probably didn't have sex with him. - O muhtemelen onunla cinsel ilişkiye girmedi.

ilişki
{i} association

Would it be better if numbers were completely arbitrary and had no emotional associations? - Sayılar tamamen rastgele seçilmiş olsa ve duygusal ilişkileri olmasa daha iyi olur mu?

The association between trolls and bridges has a long history which marches on to this day in English pop culture. - İngiliz popüler kültüründeki trol-köprü ilişkisinin günümüze kadar ulaşan uzun bir tarihi vardır.

ilişki kurmak
hook up
ilişki
concerned
dostça ilişki
rapport
cinsel ilişki
trick
ilişki
{i} reference
ilişki
{i} noose
ilişki
{i} relevance
ilişki kurmak
relate
akraba ile cinsel ilişki
incest
anal ilişki
(Pisikoloji, Ruhbilim) anal intercourse
cinsel ilişki
sexual relationship

Layla and Sami began a sexual relationship. - Leyla ve Sami cinsel ilişkiye başladılar.

People might say I'm old-fashioned, but I think that one shouldn't have sexual relationships before marriage. - İnsanlar eski kafalı olduğumu söyleyebilir, ama bir insan evlilik öncesi cinsel ilişkiye girmemeli.

cinsel ilişki
(Argo) nookie
cinsel ilişki
it
cinsel ilişki
(Argo) ballin`
cinsel ilişki
shot
cinsel ilişki
snatch
cinsel ilişki
(Kanun) carnal knowledge
cinsel ilişki
(Argo) tonk
evlilik dışı cinsel ilişki
liaison
ilişki
dependence
ilişki
link

The dream of world war may be linked to a linear religion. - Dünya savaşı hayali, doğrusal bir dinle ilişkilendirilebilir.

ilişki içinde
of relevance
ilişkiler
(Bilgisayar) associations

Would it be better if numbers were completely arbitrary and had no emotional associations? - Sayılar tamamen rastgele seçilmiş olsa ve duygusal ilişkileri olmasa daha iyi olur mu?

ilişkiler
(Ticaret) connections
ilişkiler
things

Things are getting worse. - İlişkiler daha kötü oluyorlar.

Things are getting ugly. - İlişkiler çirkinleşiyor.

nedensel ilişki
causal relationship
nedensel ilişki
causal link
pozitif ilişki
(Ticaret) positive relationship
ilişki
bearing
ilişki
affiliation

I have no affiliation with your university. - Senin üniversitenle hiçbir ilişkim yok.

ilişkiler
dealings

I keep a daily record of my business dealings. - İş ilişkilerim hakkında günlük kayıt tutarım.

Tom is respected in the business community because he is always fair and square in his dealings with others. - Tom, başkaları ile olan ilişkilerinde her zaman adil ve kararlı olduğundan dolayı iş dünyasında itibarlıdır.

ilişki pazarlaması
(Pazarlama) Relationship marketing
ilişkiler
relationships

Social relationships influence conversations. - Sosyal ilişkiler iletişimi etkiler.

Tom's uncomfortable with close personal relationships. - Tom, yakın kişisel ilişkilerden rahatsız.

ilişkiler
interrelations
insanlarda çiftleşme, cinsel ilişki
mating in humans, sexual relations
alayla ilişki
(Askeri) regimental affiliation
bitmek üzere olan ilişki
relationship on the rock
cinsel ilişki
commerce
cinsel ilişki
(hukuk) carnal knowledge
cinsel ilişki
sexual relation, intercourse, sex; affair
cinsel ilişki
intimacy
cinsel ilişki
it [sl.]
cinsel ilişki
sexual act
cinsel ilişki
snatch [sl.]
cinsel ilişki
trick [sl.]
cinsel ilişki
screw [sl.]
cinsel ilişki
act
cinsel ilişki
shot [sl.]
cinsel ilişki
fuck [sl.]
cinsel ilişki ile bulaşan
venereal
cinsel ilişki ile ilgili
venereal
dikey ilişki
(Politika, Siyaset) vertical relation
dilsel ilişki
linguistic relation
dostça ilişki
amity
dostça ilişki kurmak
fraternize
ekonomik ilişki
economic relation
ensest ilişki
incest relationship
evlilik dışı ilişki
(Argo) a bit on the side
evlilik dışı ilişki
fornication
evlilik dışı ilişki
extramarital affair
evlilik dışı ilişki kurmak
have an affair with
evlilikdışı cinsel ilişki
liaison
frengi benzeri cinsel ilişki yoluyla geçen bulaşıcı bir hast
frambesia
hristiyan kiliseye ilişki
ecclesiastical
hukuki ilişki
(Kanun) legal relationship
ikili ilişki
(Politika, Siyaset) bilateral relation
ilişki
{i} truck
ilişki
footing
ilişki
{i} rapport

We have a good rapport. - Bizim iyi bir ilişkimiz var.

ilişki
{i} regard

What do you have to say with regard to this problem? - Bu soruna ilişkin ne söylemek zorundasın?

As regards the matter, I know nothing. - Konuya ilişkin hiçbir şey bilmiyorum.

ilişki
{i} relevancy
ilişki kurma
contraction
ilişki kurmak
a) to get in touch with b) to have sexual relations (with), to have an affair (with), to get off with sb
ilişki kurmak
have it off
ilişki kurmak
hump
ilişki kurmak
make contact
ilişki kurmak
liaise
ilişki kurmak
tie in
ilişki kurmak
tie up
ilişki kurmak
1. to establish relations with; to establish/begin a relationship with. 2. to make contact with
ilişki kurmak
make out
ilişki kurmak
familiarize
ilişki kurmak
interrelate
ilişki kurmak
have intercourse with
ilişki kurmak
make
ilişki olmadan gerçekleşen doğum
parthenogenesis
ilişki sürdürmek
continue a relationship
ilişki sürdürmek
maintain a relationship
iyi ilişki
amity
karşılıklı ilişki
interrelation
karşılıklı ilişki
reciprocal relationship
karşılıklı ilişki
intercommunion
karşılıklı ilişki
correlation
karşılıklı ilişki
reciprocation
kesintili ilişki
(Tıp) coitus interruptus
mantıksal ilişki
logical relation
nedensel ilişki
causality
nedensel ilişki
causal connection
samimi ilişki
cordial relation
siyasi ilişki
political relation
sosyal ilişki
social relation
sıkı ilişki
cordial relation
sıkı ilişki
close relation
sıkı ilişki
close relationship
ters ilişki
anal sex
toplumsal ilişki çizelgesi
sociogram
tıbbi ilişki
(Tıp) medical relation
yakın akraba ile cinsel ilişki
incest
yakın ilişki
adfiliation
yakın ilişki
affiliation
yakın ilişki
affinitative
yarım kalan cinsel ilişki
onanism
yasak ilişki
forbidden relation
yatay ilişki
(Politika, Siyaset) horizontal relation
çapraz ilişki
cross-correlation
التركية - التركية
takanak
ilişki
Bağlantı, temas
ilişki
İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas: "Arkadaşlık ve dostluk şeklinde bile bir ilişki aramadığını kesinlikle anlatacaktı."- H. E. Adıvar
ilişki
İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas
ilişki
nerbut
kişiler arası ilişki
Bireyler arasındaki toplumsal etkileşim veya karşılaşma
sosyal ilişki
Birbirlerinden haberi olan, en az iki insan arasında bir süre devam eden, anlamlı, belirli amaçları bulunan sosyal bağ
toplumsal ilişki
Toplumun değişik unsurlarının karşılıklı etkileşimi ve ilişkisi
i̇lişki
المفضلات