i̇ki. (2)

listen to the pronunciation of i̇ki. (2)
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) İSNEYN
iki uçlu duygudurum bozukluğu
(Tıp, İlaç) Bipolar bozukluk veya iki üçlü duygudurum bozukluğu, eskiden manik depresyon, manik atak veya manik depresif bozukluk olarak bilinen hastalıktır. Bipolar bozukluk, kişinin depresyon ve/veya mani, hipomani, ve/veya karışık durumlar geçirdiği duygudurum bozuklukları sınıfını tanımlayan tanısal kategoridir. Kişinin, depresif eğilimlerin yoğun yaşandığı dönemlerle, taşkınlık, coşkunluk olarak tanımlanabilecek mani dönemleri yaşadığı, bu bağlamda Bipolar Bozukluk ya da Manik Atak olarak tanımlanan bir rahatsızlıktır. DSM-İV adlı tanı ve istatistik kriteri ile teşhis konur
التركية - الإنجليزية

تعريف i̇ki. (2) في التركية الإنجليزية القاموس.

iki
two

Sam is two years younger than Tom. - Sam Tom'dan iki yaş küçük.

I am married and have two children. - Evliyim ve iki çocuğum var.

iki kişilik
double

The only room available is a double. - Mevcut tek oda iki kişiliktir.

Do you have a double room? - İki kişilik bir odan var mı?

iki tekerlekli hafif araba
buggy
iki kere
twice

Tom shot Mary twice in the leg. - Tom, Mary'yi bacağından iki kere vurdu.

A book worth reading is worth reading twice. - Okunmayı hak eden bir kitap iki kere okunmayı hak eder.

iki kez
twice

He married twice and had more than 20 children. - İki kez evlendi ve yirmiden fazla çocuğu oldu.

I've climbed Mt. Fuji twice. - Ben iki kez Mt. Fuji'ye tırmandım.

iki taraflı
mutual
iki
brace

The orthodontist told him he'd need braces for at least two years. - Ortodontist ona en az iki yıl süreyle pantolon askısına ihtiyacı olacağını söyledi.

iki defa
twice

I've climbed Mt. Fuji twice. - İki defa Fuji Dağı'na tırmandım.

I have seen Star Wars twice. - Yıldız Savaşlarını iki defa izledim.

iki hafta
fortnight

I was on holiday for a fortnight. - İki haftadır tatildeydim.

We stayed in London for a fortnight. - Londra'da iki hafta kaldık.

her iki
both

She is paralyzed in both legs. - O, her iki bacağından felçlidir.

Both the brothers were out. - Kardeşlerin her ikisi de dışarıdalardı.

ayda iki kez
bimonthly
iki başlı kas
frog
iki kişilik üç tekerlekli bisiklet
sociable
iki
twain

Your words split my heart in twain. - Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.

her iki cinse de uyan
unisex
iki
number 2

The number 2015 is represented as 11111011111 in binary. - 2015 numarası ikili olarak 11111011111 olarak gösterilir.

iki direkli yelkenli
schooner
iki elini de kullanabilen
ambidextrous
iki haftada bir olan
biweekly
iki ile çarpmak
duplicate
iki kat
twice

This tunnel is twice as long as that one. - Bu tünel onun iki katı kadar uzundur.

Your room is twice the size of mine. - Senin odan benimkinin boyutunun iki katı kadar.

iki katı
twice

This tunnel is twice as long as that one. - Bu tünel onun iki katı kadar uzundur.

He is twice as old as I. - Benim iki katım kadar yaşlıdır.

iki misli
twice

If you decided to work for us we would pay you twice as much. - Bizim için çalışmaya karar verirsen sana iki mislini öderiz.

The download speed is twice as fast as the upload speed on this network. - Bu ağda indirme hızı yükleme hızının iki misli daha hızlı.

iki nokta
colon

A space is missing before the colon. - İki nokta üst üste'den önce boşluk eksik.

In my language, the , is called comma, the ; is called semicolon, : is called colon, ... are called ellipsis, and this sentence ends with a period. - Benim dilimde , virgül, ; noktalı virgül, : iki nokta üstüste, ... üç nokta şeklinde adlandırılır ve bu cümle bir noktayla biter.

iki yönlü
(Biyokimya) dual
iki yüzlü
two faced
iki yüzlülük
cant
iki yüzlülük etmek
cant
on iki parmak bağırsağı
(Tıp) duodenum
iki kenarlı
bilateral
şerefini iki paralık etmek
insult
iki
couple

I left him a couple messages. - Ona iki mesaj bıraktım.

You two make a nice couple. - Siz ikiniz çok güzel bir çiftsiniz.

desteklemek (her iki tarafı)
straddle
dört-iki
(Spor) four-two
dün bir bugün iki
it is still too soon
edilgen iki kapılı devre
(Bilgisayar,Teknik) passive four terminal network
elektriksel iki uçlu
electric dipole
iki
eucre
iki
duo-
iki
a couple of

See you in a couple of minutes. - İki dakika içinde görüşürüz.

I spent a couple of months in Boston. - Boston'da iki ay geçirdim.

iki
deux
iki
either

Either way will lead you to the station. - Her iki yol da seni istasyona götürecektir.

Do you know either of the two girls? - İki kızın her birini tanıyor musun?

iki
(Tıp) dipole
iki
bi-
iki ay önce
two months ago
iki ayaklı
two-legged
iki açılı
biangular
iki ağızlı
two-edged
iki başlı
(Anatomi) biceps
iki başlı
dicephalous
iki büklüm
bent double
iki büklüm
very stooped
iki dallı
bifurcate
iki dize
(Muzik) distich
iki elle
bimanually
iki faz
two-phase
iki fazlı
biphasic
iki fazlı
two-phase
iki gözüm
my dear lady
iki gözüm
my dear friend
iki hafta önce
two weeks ago
iki harf
(Dilbilim) digraph
iki hızlı
two-speed
iki kat
double-layer
iki kat
folded
iki kat
doubled

His revenue doubled after retirement. - Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.

I shouldn't have doubled the recipe. - Tarifeyi iki katına çıkarmamalıydım.

iki kat
bent double
iki kat
folded double
iki kat
very stooped
iki katlı
two-fold
iki katlı
two-layered
iki katlı
(Tıp) diploid
iki katlı
two-storied
iki katı
double

The population has doubled in the last five years. - Nüfus son beş yıl içinde iki katına çıkmıştır.

His revenue doubled after retirement. - Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.

iki katı
dbl
iki katı
as much again
iki katı
two times more
iki kere
(Havacılık) words twice
iki kişi
twosome
iki kollu
two-handed
iki kopya
duplicate
iki kutup
(Jeoloji) dipole
iki kısma
in two
iki makaralı (teyp)
reel-to-reel
iki misli
luckily
iki nokta
(Bilgisayar) double dot
iki nüsha
duplicate
iki renk
two colors
iki renk
two color
iki saat
(Bilgisayar) in two hours
iki sayfa
two pages
iki sayfa
two page
iki taraf
both sides

Men, women and children on both sides were killed. - Her iki tarafta, erkekler, kadınlar ve çocuklar öldürüldü.

Both sides had to compromise with each other. - Her iki taraf birbirleriyle uzlaşmak zorundaydı.

iki yanlı
two-sided
iki yanlı
bilateral
iki yönlü
two-way

Is the road wide enough for two-way traffic? - Yol, iki yönlü trafik için yeterince geniş mi?

iki yönlü
bilateral
iki yüzlü
smoothie
iki yüzlü
double-minded
iki yüzlü
double dealer
iki yüzlü
ambidexter
iki yüzlü
duplicitous
iki yüzlü
double-faced

You are double-faced and this is the problem. - Sen iki yüzlüsün ve bu problem.

iki yüzlü
double-tongued
iki yüzlü
double-dealer
iki yüzlü
left-handed
iki yüzlü
shammer
iki yüzlü
dissimulator
iki yıl önce
two years ago
iki çeker
(Otomotiv) two wheel drive
iki çeker
(Otomotiv) 2wd
iki çift
two pairs
iki çift
quad
iki üssü
(Bilgisayar) double prime
on iki gün
twelve days
on iki rakamı (12, XII)
twelve
on iki tane
dozen
on iki yüzlü şekil
dodecahedron
iki yüzlü
hypocrite

I feel like a hypocrite. - Bir iki yüzlü gibi hissediyorum.

I know I'm a hypocrite. - Bir iki yüzlü olduğumu biliyorum.

iki şey
twosome
iki
dual

Only in love are unity and duality not in conflict. - Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.

Bir elin nesi var iki elin sesi var
(Atasözü) Many hands make light work
bir elin nesi var iki elin sesi var.
(Atasözü) Four eyes are better than two
hz. ali'nin iki çatallı kılıcı
hz. Ali's two-pronged sword
iki adet
two
iki borunun birleştiği yer
the place where the two pipes together
iki değişkenli
bivariate
iki dilli
bilingual

Being bilingual is the norm. - İki dilli olmak normdur.

I think Tom is bilingual. - Tom'un iki dilli olduğunu düşünüyorum.

iki eli arkasına bağlanmış olan
with both hands tied behind
iki iplik
fleece
iki seksen uzanmak
slang 1. to be tickled pink. 2. to be flattened (by a fisticuff). 3. to loll
iki seksen uzanmak
to lick the dust
iki sıra
two rows
otuz iki
Thirty-two

Thirty-two Madagascan scholars are flying to China. - Otuz iki Madagascan alimi Çin'e uçuyor.

King, stop calling me your boy. I'm thirty-two, for God's sake! - Kral, bana çocuğun olarak seslenmeyi kes. Tanrı aşkına ben otuz iki yaşındayım!

saat iki buçuk
two and a half hours
çorabın iki yanındaki ajur
clock
iki gözü iki çeşme
drowned in tears
iki gözü iki çeşme
in tears
iki gözü iki çeşme
crying one's eyes out, crying one's heart out
iki gözü iki çeşme ağlamak
to cry one's eyes out, to cry one's heart out
iki gözü iki çeşme ağlamak
cry one's eyes out
iki hidrojen atomlu ve iki tuz oluşturan
dibasic
iki kere iki dört
two times two is four
iki kere iki dört eder gibi
as sure as two and two is four