i̇şaret

listen to the pronunciation of i̇şaret
التركية - الإنجليزية

تعريف i̇şaret في التركية الإنجليزية القاموس.

işaret
marker

I need three markers. - Üç tane işaretleyiciye ihtiyacım var.

işaret
mark

The answer was marked wrong. - Cevap yanlış işaretlendi.

He put a mark on the page. - O, sayfaya bir işaret koydu.

işaret
signal

The policeman signaled me to stop. - Polis durmam için işaret etti.

He signaled that I should follow him. - O, benim onu izlemem gerektiğinin işaretini verdi.

işaret
sign

He signaled that I should follow him. - O, benim onu izlemem gerektiğinin işaretini verdi.

What does this sign mean? - Bu işaret ne anlama geliyor?

işaret
cue

Tom doesn't understand social cues. - Tom sosyal işaretleri anlamıyor.

işaret etmek
indicate
işaret
{i} token
işaret
{i} trace
işaret
gesture

Tom gestured Mary to go ahead. - Tom Mary'nin önde gitmesi için işaret etti.

He responded by giving the OK gesture. - EVET işareti vererek yanıtladı.

işaret
glimpse
işaret
indication

There was no indication that anything was wrong. - Bir şeyin ters gittiğine dair hiçbir işaret yoktu.

I see no indication of that ever happening. - Onun olup bittiğine dair bir işaret görmüyorum.

işaret
badge
işaret
landmark

Are there any landmarks? - Doğal sınır işaretleri var mı?

işaret
augury
işaret
(Hukuk) indicator
işaret
chop
işaret
character
işaret
graph
işaret
logotype
işaret
index

His index finger is smaller than his ring finger. - Onun işaret parmağı, yüzük parmağından daha küçüktür.

My index finger was suddenly itchy. - İşaret parmağım birden kaşındı.

işaret
logo
işaret
harbinger
işaret
clew
işaret
gesture, signal
işaret
earmark
işaret
symbol
işaret
ensign
işaret
device
işaret
clue
işaret
distinguishing mark
işaret
sign, indication; mark; signal
işaret
foretoken
işaret
hint
işaret
note
işaret
{i} signature
işaret etmek
designate
işaret etmek
signal
işaret etmek
beckon
işaret etmek
point at

It is rude to point at people. - İnsanları işaret etmek kalabalıktır.

It is rude to point at others. - Başkalarını işaret etmek kabalıktır.

işaret etmek
(Hukuk) refer to
işaret vermek
cue
işaret zamiri
demonstrative
işaret
{i} touch

The old German mail carrier did not want to touch the package marked gift. - Yaşlı Alman posta taşıyıcı hediye işaretli pakete dokunmak istemedi.

fosforlu işaret kalemi
highlighter
imlemek işaret
(Bilgisayar) mark
işaret
(Tıp) label
işaret
flag
işaret
marking

The teacher is busy marking papers. - Öğretmen kağıtları işaretlemekle meşgul.

There is a fence marking the boundary between our yard and the neighbor's. - Bizim ve komşunun avlusu arasındaki sınırı işaretlemek için bir çit vardır.

işaret
(Bilgisayar) mark with
işaret
stamp
işaret
precursor
işaret
bookmark
işaret
(Matematik) notation
işaret
reference mark
işaret
singe
işaret
colour
işaret
vestige
işaret
portent
işaretler
markings
işaretler
legend
işaret
spark
işaret
tittle
işaret
denotation
işaret
pledge
işaret
motion

He motioned me to stand up. - O, ayağa kalkmam için eli ile işaret etti.

I motioned for her to sit down. - Onun oturması için ona işaret ettim.

işaret
prognostic
işaret
stencil
işaret
semeion
işaret
score
er {şilt} s işaret; levha, tabela
(er) s sign plates, sheets, signs
iz, işaret
trace, mark
işaret
beacon

The advent of the euro is the beacon for the new millennium. - Euronun gelişi yeni binyılın işaretidir.

işaret etme
pointing

There is a certain pleasure in pointing out other people's errors. - Başka insanların hatalarını işaret etmekte belli bir zevk var.

işaret etmek
point to
işaret yapmak
To mark
işaretler
points
işaretler
marks

Exclamation marks are used much more frequently in German than they are in English. - Ünlem işaretleri Almancada İngilizcedekilerden çok daha sık olarak kullanılır.

Put question marks where you're sure. - Soru işaretlerini emin olduğunuz yere koyun.

işaretler
(Bilgisayar) signs

All the signs are that she is getting better. - Bütün işaretler onun daha iyiye gittiği yönünde.

Most signs around here are written in French. - Civardaki birçok işaretler Fransızca yazılmış.

s. 'antsayhın işaret, belirti, iz
p. 'Antsayhın signs, symptoms, followed
Hava Trafik Kontrol Radar İşaret Sistemi
(Askeri) Air Traffic Control Radar Beacon System
Merkezi Ölçü ve İşaret İstihbaratı Teşkilatı; sağlık dairesi başkanı; baş askeri
(Askeri) Central Measurement and Signature Intelligence (MASINT) Organization; chief medical officer; chief military observer; civil-military operations; collections management office(r); configuration management office
Uluslar arası işaret Kodları
(Askeri) International Code of signals
anlamı belirten işaret
ideograph
anlamı belirten işaret
ideogram
askeri işaret
(Askeri) military symbol
ayırt edici işaret
distinguishing mark
ağaçlara işaret koymak
blaze
bayrakla işaret vererek durdurmak
flag down
bayrakla işaret vermek
flag
bayraklarla işaret verme
semaphore
belgeleme işaret sistemi
(Ticaret) certification mark system
berberin kapısındaki kırmızı beyaz işaret
barber's pole
biyo-işaret
(Biyoloji) biomarker
biyolojik işaret
(Biyoloji) biological marker
biyolojik işaret takibi
(Biyoloji) biological marker of exposure
borcun tanındığına işaret olarak ödenen para
token payment
büyükayının iki büyük işaret yıldızı
pointer
cebirsel işaret
algebraic symbol
demiryolu işaret kulesi
signal tower
demiryolu işaret kulesi
signal box
dijital işaret üreteci
(Askeri) digital signal generator
el ile işaret etmek
motion
fikir belirten işaret
ideograph
fikir belirten işaret
ideogram
fonetik işaret
diacritic
gemicilere yol gösteren işaret
sea mark
gezer işaret
(Askeri) floating mark
giden işaret
(Bilgisayar) outbound flag
girmesini işaret etmek
beckon smb. in
hiper metin işaret dili
hyper text mark-up language
inişte uçağa işaret veren pist görevlisi
batsman
iyiye işaret etmek
to bode well
iyiye işaret olmak
bode well
iyiye işaret olmak
augur well
işaret
{i} representation
işaret
diacritic
işaret
mort
işaret
monomark
işaret
{i} symptom
işaret
pressmark
işaret
{i} prognostication
işaret
caret
işaret
kenning
işaret
nod

Tom signaled Mary with a nod. - Tom başını sallayarak Mary'ye işaret etti

A nod is a sign of agreement. - Bir baş sallama bir onay işaretidir.

işaret
{i} tick
işaret
segno
işaret algılama
mark-sensing
işaret ateşi
beacon
işaret ateşi
balefire
işaret biti
sign bit
işaret borusu
bugle
işaret değneği
(okul) fescue
işaret dili
sign language
işaret direği
signal post, signpost
işaret direği
guidepost
işaret etmek
to point out, indicate
işaret etmek
a) to point out, to indicate b) to make a mark
işaret etmek
point out

I'd like to point out some problems regarding your suggestion. - Senin önerinle ilgili bazı sorunları işaret etmek istiyorum.

işaret etmek
betoken
işaret etmek
signalize
işaret etmek
make a sign
işaret etmek
sign
işaret etmek
point

It is rude to point at people. - İnsanları işaret etmek kalabalıktır.

It is rude to point at others. - Başkalarını işaret etmek kabalıktır.

işaret feneri
flashlight
işaret fişeği
very light
işaret fişeği
flare
işaret fişeği
Bengal light
işaret fişeği
signal rocket
işaret fişeği
star shell
işaret fişeği tabancası
flare gun
işaret fonksiyonu
signum function
işaret istasyonu
signal station
işaret karakteri
sign character
işaret kodları kitabı
signal book
işaret kodu
signal code
işaret konumu
sign position
işaret koymak
beacon
işaret koymak
to mark
işaret koşullandırma
signal conditioning
işaret kulesi
signal box
işaret kulesi
beacon
işaret kulesi
signal tower
işaret kulesi
pylon
işaret lambası
indicating lamp
işaret lambası auto
blinker, turn signal, Brit. winker
işaret levhası
sign
işaret lâmbası
blinker
işaret lâmbası
pilot light
işaret lâmbası
winker
işaret normalleştirme
signal normalization
işaret okuma
mark reading
işaret okuyucu
badge reader
işaret parmağı
forefinger

I burned my forefinger on fire tongs. - Ateş maşasıyla işaret parmağımı yaktım.

She tapped the box with her forefinger. - O işaret parmağı ile kutuya hafifçe vurdu.

işaret sayısı
sign digit
işaret sinyali
signal beacon
işaret sıfatı
demonstrative adjective gösterme zıfatı
işaret sıfatı gram
demonstrative adjective
işaret tarama
mark scanning
işaret verilmeden başlamak
jump the gun
işaret verme
signalling
işaret verme aleti
semaphore
işaret vermek
give smb. the cue
işaret vermek
make a sign to smb
işaret vermek
give smb. a sign
işaret vermek
to give a signal
işaret vermek
to give a signal, signal
işaret zamiri
demonstrative pronoun gösterme adılı
işaret zamiri gram
demonstrative pronoun
işaret zımbası
prick punch
işaret ışığı
flare
işaretler
marking

This dog breed has very special markings. - Bu köpek ırkının çok özel işaretleri var.

işaretler
insignia
işaretler
indicia
kalsın diye işaret koymak
stet
kelime ifade eden işaret
logogram
kitapta bölüm sonlarına koyulan süslü işaret
tailpiece
koni biçiminde işaret şamandırası
can buoy
kötüye işaret
portent
kötüye işaret olmak
portend
kötüye işaret olmak
bode ill
kötüye işaret olmak
augur ill
liste işaret
(Bilgisayar) list bullet
mesafe işaret farı
(Havacılık) en route marker beacon
olacağı önceden işaret edilen olay
antitype
pırıldak ile işaret vermek
heliograph
sekiz köşeli işaret
octagonal sign
sinyal, işaret
(Askeri) signal
sivri bir şeyle işaret etmek
(deyim) jab at
sonraki işaret
(Bilgisayar) next mark
sözcük ifade eden işaret
logogram
telsiz işaret farı
(Askeri) radio marker beacon
telsiz ve işaret bezi kısmı
(Askeri) radio and panel section
uçuş güverte durum ve işaret sistemi
(Askeri) flight deck status and signaling system
veresiye verilen şey için koyulan işaret
chalk
veri işaret şamandırası
(Askeri) datum marker buoy
yol bulmak için ağaçlara kazınan işaret
blaze
yol işaret direği
sign post
çaprazlama işaret
crisscross
çıkmasını işaret etmek
nod smb out
ölçü ve işaret istihbaratı
(Askeri) measurement and signature intelligence
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Ist: Doğrudan doğruya olmadan, hatırlatma suretiyle verilen emir. (Münasebat-ı tevafukiye eğer taaddüt etse ve ayrı ayrı cihetinden bir hâdiseye muvafık gelse, hem bilhassa makama mutabık, hem bilhassa kelâmın mânâsına muvafık ve müeyyid olsa, o muvafakat o vakit işaret derecesine çıkar. Evet muzaaf münasebet, işarettir. M.)
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi bir vasıta ile (el, göz, kaş veya parmakla) göstererek bildirmek
(Osmanlı Dönemi) Nişan, alâmet, belli bir iz
im
bel
(Osmanlı Dönemi) DELALET
sim
işaret
Anadolu da sessiz ve sözsüz oyunlara veriLen ad
işaret
El, yüz hareketleriyle gösterme
işaret
Belirti, gösterge, levha, tabela, alamet
işaret
Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im
işaret
El, yüz hareketleriyle gösterme: "Artık işaretleri bırakmış, konuşuyor, bir taraftan da saçlarını düzeltiyor."- R. H. Karay
işaret etmek
Belirtmek
işaret etmek
Bir şeyi, bir durumu el, yüz hareketleriyle anlatmak, göstermek
işaret parmağı
Elde, baş parmaktan sonraki parmak, şahadet parmağı, gösterme parmağı
işaret sıfatı
bakınız: gösterme sıfatı
İşaretler
(Osmanlı Dönemi) İŞARAT
i̇şaret
المفضلات