I sincerely hope it won't come to that.
- Ona ulaşmayacağını içtenlikle umut ediyorum.
We sincerely apologize for our error.
- Hatamız için içtenlikle özür dileriz.
He made over the interior of his house.
- O, evinin içini yeniletti.
He studied interior decoration.
- O, iç dekorasyon eğitimi aldı.
I prefer to buy domestic rather than foreign products.
- Yabancı ürünler yerine yerli ürünler almayı için tercih ederim.
Do you have a cheap flight ticket on a domestic line?
- İç hatlarda ucuz bir uçak biletiniz var mı?
I had my wallet stolen from my inner pocket.
- İç cebimden cüzdanımı çaldırdım.
Music is inner life, and he will never suffer loneliness who has inner life.
- Müzik iç yaşamdır. İç yaşamı olan asla yalnızlık çekmeyecek.
That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
Tom is bleeding internally.
- Tom'un iç kanaması var.
Please accept my heartfelt apology.
- Lütfen içten özrümü kabul et.
Peter sent heartfelt wishes to his parents.
- Peter anne ve babasına içten dileklerini iletti.
I offer you my hearty congratulations.
- Size içten tebriklerimi sunarım.
On behalf of the company, I would like to express our hearty thanks to you all.
- Şirket adına, hepinize içten teşekkürlerimi sunmak isterim.
They greeted each other cordially.
- Birbirlerini içtenlikle selamladılar.
I sincerely, truly believe that.
- İçtenlikle, gerçekten ona inanıyorum.
Tom looked deep into Mary's eyes.
- Tom Mary'nin gözlerine içten baktı.
He looked deeply into her eyes.
- Onun gözlerine son derece içten baktı.
He looked deeply into her eyes.
- Onun gözlerine son derece içten baktı.
I love him more deeply than any other man.
- Ben onu herhangi başka adamdan daha içten seviyorum.
True beauty comes from within.
- Gerçek güzellik içten gelir.
We sincerely apologize for our error.
- Hatamız için içtenlikle özür dileriz.
I sincerely hope it won't come to that.
- Ona ulaşmayacağını içtenlikle umut ediyorum.
I honestly think it's better to be a failure at something you love than to be a success at something you hate.
- Nefret ettiğin bir şeyde başarılı olmaktansa sevdiğin bir şeyde başarısız olmanın daha iyi olduğunu içtenlikle düşünüyorum.
On the one hand he is kind to everyone, but on the other hand he never behaves with too much familiarity.
- Bir taraftan o herkese naziktir fakat diğer taraftan çok fazla içtenlikle davranmaz.
Outside of a dog, a book is man's best friend. Inside of a dog, it's too dark to read.
- Bir köpeğin dışında, bir kitap insanın en iyi arkadaşıdır. Bir köpeğin içinde, okumak için çok karanlıktır.
Yuriko, a marine biology grad student, fell asleep inside a fish tank and awoke covered in octopuses and starfish.
- Yuriko deniz biyolojisinden mezun bir öğrenci, bir balık tankının içinde uykuya daldı ve ahtapotlar ve deniz yıldızları ile kaplı olarak uyandı.
Internal combustion engines burn a mixture of fuel and air.
- İçten yanmalı motorlar, yakıt ve hava karışımını yakarlar.
You shouldn't drink on an empty stomach.
- Boş bir mideyle içki içmemelisin.
The doctor used X-rays to examine my stomach.
- Doktor midemi incelemek için X-ışınları kullandı.
I stayed indoors because it rained.
- Yağmur yağdığı için evde kaldım.
Tom sometimes wears sunglasses indoors.
- Tom bazen içerde güneş gözlüğü takar.
On the one hand he is kind to everyone, but on the other hand he never behaves with too much familiarity.
- Bir taraftan o herkese naziktir fakat diğer taraftan çok fazla içtenlikle davranmaz.
I deeply appreciate your advice and kindness.
- Tavsiyen ve nezaketin için içten minnettarım.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
He drank a great swig from the bottle.
- O, şişeden büyük bir yudum içti.
The school is within walking distance of my house.
- Okul evimin yürüme mesafesi içerisindedir.
She will return within an hour.
- O bir saat içinde geri dönecektir.
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
- Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
Most Japanese drink water from the tap.
- Çoğu Japon, suyu musluktan içer.
Do you have alcohol-free drinks?
- Alkolsüz içecekleriniz var mı ?
It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
- İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
After taking a bath, I drank some soft drink.
- Duş aldıktan sonra biraz meşrubat içtim.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
Thank you for your warm words.
- İçten sözleriniz için teşekkür ederim.
This family gave me a warm welcome.
- Bu aile bana nezaket ve içtenlikle karşıladı.
You need to look inward.
- İçeriye bakman gerek.
The Japanese are often criticized for being inward looking and insufficiently international in their outlook.
- Japonya görünüşte içe dönük ve yetersiz uluslararası yapıya sahip olduğundan dolayı sık sık eleştirilmektedir.
People often spill their guts to bartenders.
- İnsanlar genellikle içlerini barmenlerinine dökerler .
Tom doesn't have the guts to do that.
- Tom'un onu yapmak için cesareti yok.
While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.
- İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.
The civil war in Greece ended.
- Yunanistan'da iç savaş sona erdi.
Tom held his cup out for Mary to refill it.
- Tom Mary'nin onu yeniden doldurması için kupasını uzattı.
Tom held out his cup for a refill.
- Tom yeniden doldurulması için fincanını uzattı.
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
- Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
She doesn't drink enough breast milk.
- O yeterince anne sütü içmiyor.
Smoking can cause breast cancer.
- Sigara içmek meme kanserine neden olabilir.
Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons.
- Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.
Onun sinsi, içinden pazarlıklı, hatta hilekâr bir adam olduğunu daima düşünürdüm.- A. İlhan.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.
Tabiat, her sayfasında mühim muhteva sunan yegâne kitaptır.
- Doğa, her sayfasında önemli içerik sunan tek kitaptır.