He sat in the front so as to be able to hear.
- İşitebilmek için önde oturdu.
Please read it aloud so that everyone can hear.
- Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
Hearing this song after so long really brings back the old times.
- Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
I paid twenty thousand yen for this hearing aid.
- Ben bu işitme cihazı için 20.000 yen ödedim.