Sorry for being late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
I like to play sport for fun not for competition.
- Sporu rekabet için değil zevk için yapıyorum.
In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola.
- Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.
He began to work for that company last year.
- O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
Tom is working toward a master's degree in engineering.
- Tom mühendislik dalında mastır yapmak için çalışıyor.
Are you making any progress toward a solution to your problem?
- Sorununuza bir çözüm için herhangi bir ilerleme yapıyor musunuz?
Since Chiro is a cat, he doesn't like lychees.
- Chiro bir kedi olduğu için, o liçi sevmez.
In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral.
- Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.
My brother wanted to join the army but because of a heart condition he was judged unfit to serve.
- Kardeşim orduya katılmak istedi ama bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hizmet etmek için uygun olmadığına karar verildi.
He gave up going abroad to study because of his father's sudden death.
- Babasının ani ölümü nedeniyle, eğitim için yurtdışına gitmekten vazgeçti.
I couldn't get out of my garage because there was a car in the way.
- Yolda bir araba olduğu için garajımdan çıkamadım.
Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
- Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
He was the only recourse for his family after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra ailesi için baş vurulacak tek kişiydi.
Feeling tired after his walk in the country, he took a nap.
- Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.
In order to see that picture better, I want to get a little closer.
- O resmi daha iyi görmek için, biraz yaklaşmak istiyorum.
In order to return to our era, what should we do?
- Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?
Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
He ran, so as to arrive on time.
- O, zamanında varmak için koştu.
Products with GMO are dangerous to human life.
- GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.
In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola.
- Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.
He is looking forward to seeing you.
- O seni görmek için sabırsızlanıyor.
I'm looking forward to seeing you.
- Seni görmek için can atıyorum.
He could not take examination on account of his illness.
- Hasta olduğu için sınava giremedi.
Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.
Now that Tom and Mary have broken up, it's probably OK to ask her out on a date.
- Madem ki Tom ve Mary ayrıldılar, ona çıkma teklif etmek için sorun yok.
The nights are getting longer now that it is autumn.
- Artık sonbahar olduğu için geceler uzuyor.
Seeing that it is raining, you had better stay home.
- Yağmur yağdığı için evde kalsan iyi olur.
I took a bus so as not to be late for my appointment.
- Randevuma geç kalmamak için otobüse bindim.
He sat in the front so as to be able to hear.
- İşitebilmek için önde oturdu.
We should all strive for equality amongst ourselves and towards animals.
- Biz hepimiz kendi aramızda ve hayvanlara karşı eşitlik için çabalamalıyız.
She got her hair cut because she likes it not because she had lost her love towards it.
- O,ona karşı sevgisini kaybettiği için değil onu sevdiği için saçını kestirdi.
Thank you for your interest.
- İlginiz için teşekkür ederim.
Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
- Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
Work quietly lest you disturb others.
- Başkalarını rahatsız etmemek için sessizce çalışın.
Thank you very much for everything. He wrote it down lest he should forget it.
- Her şey için çok teşekkür ederim. O unutmasın diye onu yazdı.
Don't come to school just for fun.
- Sadece zevk için okula gelmeyin.
Tom is the kind of guy that argues for fun.
- Tom zevk için tartışan insan türüdür.
She bitterly regretted having said something that displeased her mother-in-law.
- O, kaynanasını gücendiren bir şey söylediği için için için pişman oldu.
Tom was momentarily disoriented.
- Tom bir an için şaşırmıştı.
Tom left Mary and John alone momentarily.
- Tom bir an için Mary ve John'u yalnız bıraktı.
I apologize for this.
- Bunun için özür dilerim.
There was a good reason for this.
- Bunun için iyi bir neden vardı.
Don't be afraid of public speaking.
- Halk içinde konuşmaktan korkmayın.
Why don't you like to speak in your language in public?
- Neden dilinizi halk içinde konuşmaktan hoşlanmıyorsunuz?
I'm doing it for you.
- Bunu senin için yapıyorum.
Potato chips are not good for you.
- Patates cipsi senin için iyi değildir.
I like him not because he is kind but because he is honest.
- Onu kibar olduğu için değil ama onurlu olduğu için seviyorum.
He could not go on the hike because he was ill.
- O, hasta olduğu için yürüyüşe gidemedi.