içerme

listen to the pronunciation of içerme
التركية - الإنجليزية
containment
inclusion, containing
log. implication
inclusion
subsumption
implication
including
{i} consisting of
{i} comprising
inclusion of
içermek
{f} comprise
içermek
involve
içermek
contain

The box contains a Mesopotamian statue. - Kutu bir Mezepotamya heykeli içermektedir.

This beer contains 5% alcohol. - Bu bira %5 alkol içermektedir.

içermek
include

Foods rich in vitamin E include dark-green, leafy vegetables, beans, nuts and whole-grain cereals. - E vitamini bakımından zengin gıdalar koyu yeşil yapraklı sebzeler, fasulye, sert kabuklu yemişler ve tam taneli hububatları içermektedir.

The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars. - İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

içermek
{f} cover
içermek
to include, to contain, to comprise, to cover, to involve, to embrace, to embody
içermek
incorporate
içermek
encapsulate
içermek
enclose
içermek
{f} number
içermek
embody
içermek
take something in
içermek
count in
içermek
apply
içermek
take in
içermek
encapsule
içermek
feature
içermek
count
içermek
apply to
içer
comprise
içer
{f} involved
içer
contain

The dictionary contains about half a million words. - Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor.

His speech contained many fine phrases. - Konuşması birçok güzel cümle içeriyordu.

içer
involve

I'm sure there's an option that doesn't involve a bribe. - Rüşvet içermeyen bir seçenek olduğuna eminim.

Parenthood involves totalitarianism. - Ebeveynlik totaliterliği içerir.

içer
include

This financial audit also includes an evaluation of the company's assets. - Bu mali denetim, aynı zamanda şirketin varlıklarının bir değerlendirmesini içerir.

This amount includes tax. - Bu tutar vergi içermektedir.

içer
{f} included

The list included Tom. - Liste Tom'u içeriyordu.

The parade included six marching bands. - Geçit töreni altı tane bando içeriyordu.

içermek
carry
içermek
embrace
içer
comprising

The Kalmar Union, comprising Sweden, Denmark and Norway, broke apart in 1523. - İsveç, Danimarka ve Norveç'i içeren Kalmar Birliği, 1523'te ayrıldı.

anlam içerme
pregnancy
biyolojik madde içerme seviyesi
(Askeri) biocontainment level
içermek
subsume
içermek
implicate
içermek
inclose
içermek
incapsulate
içermek
(Hukuk) cover, incorporate
içermek
imply
içermek
log. to imply
içermek
span
içermek
to include, contain
içermek
store
التركية - التركية
İçermek işi, tazammun, ihtiva
içermek
İçine almak, içinde bulundurmak, ihtiva etmek: "Yarım Adam adlı romanı ise kültür yoğunluğu içeren değerli bir denemedir."- H. Taner
içermek
İçine almak, içinde bulundurmak, ihtiva etmek
içermek
Bir şey, başka bir şeyin varlığını gerektirmek, biri ötekini ister istemez düşündürmek, tazammun etmek
İçermek
tazammun etmek
içerme
المفضلات