Büyük bir aileyi geçindirmenin sıkıntıları onunla arayı kapatmak için başlıyor.
- The pressures of supporting a big family are beginning to catch up with him.
Onu yakalamak için mümkün olduğu kadar hızlı koştum.
- I ran as fast as possible to catch up with her.
Sıkı çalışıp sınıfındaki herkesi yakalamak zorunda.
- She has to study hard and catch up with everybody in her class.
Sınıfınla aynı düzeye gelmek için çok çalışmalısın.
- You have to study hard to catch up with your class.
Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.
- I quickened my steps to catch up with her.
Sally iki haftadır okulda yok, bu yüzden sınıfa yetişmek için çok sıkı çalışmak zorunda.
- Sally was absent from school for two weeks, so she has to work hard to catch up with her class.