huzur

listen to the pronunciation of huzur
التركية - الإنجليزية
{i} tranquility

Nature photos of animals taken in complete tranquility and serenity, are truly masterpieces. - Hayvanların huzur ve sükunet içinde çekilen doğa resimleri gerçekten şaheserdir.

peace

Tom just wanted some peace and quiet. - Tom sadece biraz huzur ve sessizlik istedi.

She passed away peacefully in her sleep. - O, uykusunda huzur içinde vefat etti.

sereneness
rest

How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime. - Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.

The silence in the forest is restful. - Ormandaki sessizlik huzur verici.

calm

The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm. - Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.

ataraxy
composure
ease

Tom is ill at ease among strangers. - Tom yabancılar arasında huzursuz.

I saw at once that he was ill at ease. - Onun huzursuz olduğunu hemen anladım.

comfort

I never feel comfortable in his presence. - Onun huzurunda asla rahat hissetmem.

quiet

I would like some peace and quiet. - Biraz huzur ve sessizlik isterim.

Tom just wanted some peace and quiet. - Tom sadece biraz huzur ve sessizlik istedi.

quietness
audience
peace of mind, freedom from anxiety
evenness
presence

Not long ago we heard a father say in the presence of his large family, I don't want any of my boys to be lawyers. - Yakın zamanda bir babanın büyük ailesinin huzurunda, erkek çocuklarımdan hiçbirinin avukat olmasını istemiyorum. dediğini duyduk.

They made a fool of him in the presence of ladies. - Bayanların huzurunda onu aptal yerine koydular.

serenity

Nature photos of animals taken in complete tranquility and serenity, are truly masterpieces. - Hayvanların huzur ve sükunet içinde çekilen doğa resimleri gerçekten şaheserdir.

presence (of an exalted personage): Sultanın huzuruna çıktık. We came before the sultan. Huzura kabul olunmadı. He was not admitted to see him/her
quietude
presence, attendance
tranquillity
presence, attendance; peace, ease, quiet, comfort, calm
tranquillity, peace, freedom from disturbance or turmoil
languor
repose
peacefulness
poise
wellbeing
ataraxia
huzur veren
soothing
huzur dolu
peaceful
huzur evi
nursing home

Your mother is in a nursing home, isn't she? - Annen bir huzur evinde, değil mi?

Tom works in a nursing home. - Tom bir huzur evinde çalışıyor.

huzur içinde
at peace
huzur veren
piping
huzur veren (zaman vb)
piping
huzur verici
restful

The silence in the forest is restful. - Ormandaki sessizlik huzur verici.

How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime. - Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.

huzur vermek
make someone in comfort
huzur vermek
give somebody peace
huzur vermek
give a break
huzur vermek
make someone peaceful
huzur ile. huzuru ile
with peace of mind. with peace
huzur bozan kimse
stormy petrel
huzur bozma
brawling
huzur bozucu
subversive

The lyrics seem innocent enough, but if you listen to them closely, you'll realize how subversive they really are. - Şarkı sözleri yeterince masum görünüyor fakat onları yakından dinlersen onların gerçekten ne kadar huzur bozucu olduğunu fark edersin.

huzur bozucu
disturbing

I found it disturbing. - Ben onu huzur bozucu buldum.

huzur bozucu bir şekilde
subversively
huzur bozucu bir şekilde
riotously
huzur dersi religious discourse held
in the sultan's presence during Ramazan
huzur evleri
(Tıp) homes for the aged
huzur hakkı money paid
for attending a meeting
huzur içinde yatsın
rest in peace

What a pity! He was a good professor. May he rest in peace. - Ne yazık! O iyi bir profesördü. Huzur içinde yatsın.

May your soul rest in peace. - Ruhun huzur içinde yatsın.

huzur içinde yatsın
lay rest in peace
huzur içinde yatsın
God rest his soul
huzur kaçırıcı
disquieting
huzur ortamı
an atmosphere of peace
huzur ve asayiş
peace and security
huzur ve mutluluk dönemi
Golden Age
huzur veren
calming
huzur veren
balsamic
huzur veren
relaxing
huzur veren
smooth
huzur veren
balmy
huzur veren
quiet
huzur veren
(zaman vb.) piping
huzur verici bir halde
balmily
huzur vermek
to put (someone) in a tranquil frame of mind, make (someone) feel at peace with the world, give (someone) peace
huzur vermemek
not to give (someone) any peace, to bother
huzur verici
balmy
huzur
inner peace
huzur veren
dulcet
Huzur içinde
at rest
huzur bulmak
to find peace
mutluluk, refah, huzur, zenginlik
happiness, prosperity, peace, prosperity
huzur veren
{s} restful
huzur verici
ataractic
rahatlık ve huzur diyarı
cockayne
rahatlık ve huzur diyarı
cockaigne
uyarılmayan huzur
ataraxy
uyarılmayan huzur
ataraxia
özlemi çekilen huzur
longed for rest
ülkede huzur sağlama
pacification
ülkeler arasında huzur
detente
huzur
المفضلات