Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
- One hundred and fifty people entered the marathon race.
Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
- When angry, count ten; when very angry, a hundred.
O, yüzüncü doğum gününden birkaç gün önce öldü.
- He died a few days before his hundredth birthday.
Yüzüncü doğum gününde birkaç gün içerisinde öldü.
- He died within a few days of his hundredth birthday.
Tom yüzde yüz hatalı.
- Tom is one hundred percent wrong.
Ben yüzde yüz hatalı değilim.
- I'm not a hundred percent wrong.
On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
- Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, one hundred.
Bina yüz metre yüksekliğindedir.
- The building is one hundred meters high.
Yüzlerce kuş gözüme ilişti.
- I caught sight of hundreds of birds.
Havaalanında yüzlerce taksi vardı,hepsi iş için çığırtkanlık yapıyorlardı.
- There were hundreds of taxis at the airport, all touting for business.
Bakın, benim sahip olduklarım sadece bu iki kale, yüz hektar arazi, altı araba, dört yüz baş sığır ve yirmi koşu atı...
- You see, I've got only these two castles, one hundred hectares of land, six cars, four hundreds heads of cattle and twenty racer horses...
Dört yüz elli siyah pilot gruptaydı.
- Four hundred fifty black pilots were in the group.
Yüz, iki yüz, üç yüz, dört yüz, beş yüz, altı yüz, yedi yüz, sekiz yüz, dokuz yüz, bin.
- One hundred, two hundred, three hundred, four hundred, five hundred, six hundred, seven hundred, eight hundred, nine hundred, one thousand.
Uçak saatte beş yüz kilometre hızla uçar.
- The airplane flies at a speed of five hundred kilometers per hour.
Yüz, iki yüz, üç yüz, dört yüz, beş yüz, altı yüz, yedi yüz, sekiz yüz, dokuz yüz, bin.
- One hundred, two hundred, three hundred, four hundred, five hundred, six hundred, seven hundred, eight hundred, nine hundred, one thousand.
Yüzüncü doğum gününden birkaç gün önce vefat etti.
- He passed away several days before his hundredth birthday.
Yüzüncü doğum gününde birkaç gün içerisinde öldü.
- He died within a few days of his hundredth birthday.
Hiç kimse iki yüz yaşına kadar yaşayamaz.
- No man can live to be two hundred years old.
Bu parkta iki yüz kadar çok sayıda kiraz ağaçları vardır.
- There are as many as two hundred cherry trees in this park.
Overall, the top a hundred and seventy-five executives at the companies.
He made a hundred in the historic match.
We busted our tails and won, we gave 110%.
I had to get up at oh dark hundred to catch a plane.
He has a one hundred percent record of success.
This drink is 100% organic.
I was among the first division to leave the long detested prison that for three hundred weary days had been my horrible lodging place.
... every several hundred thousand-- Shandra knows about that. ...
... is going. Seven hundred and sixteen billion dollars we were able to save from the Medicare ...