What makes you so displeased?
- Seni bu kadar hoşnutsuz yapan şey nedir?
Tom wrinkled his brow like he was displeased.
- Tom hoşnutsuzmuş gibi kaşını çattı.
He's not discontented. He's just tired.
- O hoşnutsuz değil. O sadece yorgun.
She has a boyfriend she's been going out with since high school, but she feels their relationship is in a rut, so she's become discontented.
- Onun liseden beri çıktığı bir erkek arkadaşı var ama o onların ilişkilerinin tekdüze olduğunu hissediyor, bu yüzden o hoşnutsuz oldu.
I don't want you to think I'm dissatisfied.
- Hoşnutsuz olduğumu düşünmeni istemiyorum.
Tom told me you were dissatisfied.
- Tom bana senin hoşnutsuz olduğunu söyledi.
Tom was a little disgruntled.
- Tom biraz hoşnutsuzdu.
Tom looks disgruntled.
- Tom hoşnutsuz görünüyor.
I write to express my discontent.
- Hoşnutsuzluğumu ifade etmek için yazıyorum.
I'm writing in order to express my discontent.
- Hoşnutsuzluğumu ifade etmek için yazıyorum.