hoşnutsuz

listen to the pronunciation of hoşnutsuz
التركية - الإنجليزية
averse
displeased

What makes you so displeased? - Seni bu kadar hoşnutsuz yapan şey nedir?

Tom wrinkled his brow like he was displeased. - Tom hoşnutsuzmuş gibi kaşını çattı.

discontented

He's not discontented. He's just tired. - O hoşnutsuz değil. O sadece yorgun.

She has a boyfriend she's been going out with since high school, but she feels their relationship is in a rut, so she's become discontented. - Onun liseden beri çıktığı bir erkek arkadaşı var ama o onların ilişkilerinin tekdüze olduğunu hissediyor, bu yüzden o hoşnutsuz oldu.

repining
malcontent
displeased, dissatisfied, discontented
ill pleased
dissatisfied, discontented, displeased
frowning
dissatisfied

I don't want you to think I'm dissatisfied. - Hoşnutsuz olduğumu düşünmeni istemiyorum.

Tom told me you were dissatisfied. - Tom bana senin hoşnutsuz olduğunu söyledi.

disgruntled

Tom was a little disgruntled. - Tom biraz hoşnutsuzdu.

Tom looks disgruntled. - Tom hoşnutsuz görünüyor.

ungratified
disaffected
grumbling
discontent

I write to express my discontent. - Hoşnutsuzluğumu ifade etmek için yazıyorum.

I'm writing in order to express my discontent. - Hoşnutsuzluğumu ifade etmek için yazıyorum.

inappreciative
infelicitous
hoşnutsuz eden
dissatisfactory
التركية - التركية
Hoşnut olmayan
hoşnutsuz
المفضلات