Tom said Mary wasn't displeased.
- Tom Mary'nin hoşnutsuz olmadığını söyledi.
Tom wrinkled his brow like he was displeased.
- Tom hoşnutsuzmuş gibi kaşını çattı.
Tom is discontented, isn't he?
- Tom hoşnutsuz, değil mi?
Tom seems discontented.
- Tom hoşnutsuz görünüyor.
Tom always seems to be dissatisfied.
- Tom her zaman hoşnutsuz gibi görünüyor.
Tom told me you were dissatisfied.
- Tom bana senin hoşnutsuz olduğunu söyledi.
Tom was a little disgruntled.
- Tom biraz hoşnutsuzdu.
Tom looks disgruntled.
- Tom hoşnutsuz görünüyor.
Eric who was a weak prince issued a bad coinage which excited great discontent among the Danes.
- Güçsüz bir prens olan Eric Danimarkalılar arasında büyük hoşnutsuzluğa sebep olan kötü bir para sistemi çıkardı.
I write to express my discontent.
- Hoşnutsuzluğumu ifade etmek için yazıyorum.