hoşnut

listen to the pronunciation of hoşnut
التركية - الإنجليزية
contented
content

She is not quite content. - O, tamamen hoşnut değil.

He is content with the simple life. - Basit bir yaşamdan hoşnuttur.

pleased

I'm glad you're pleased. - Ben senin hoşnut olmandan memnunum.

I thought you'd be pleased. - Ben senin hoşnut olacağını düşündüm.

glad

I'm glad you're pleased. - Ben senin hoşnut olmandan memnunum.

I would have gladly gone abroad during high school, but my parents didn't want me to. - Lise sırasında hoşnutlukla yurt dışına gitmek isterdim ama ebeveynlerim gitmemi istemezdi.

gratified
satisfied, glad, pleased, content, contented (with)
satisfied

I'm not satisfied with the structure of this sentence. - Bu cümlenin yapısından hoşnut değilim.

If I had 25% more income, I'd be more satisfied with my life. - Eğer yüzde 25 daha fazla gelirim olsaydı yaşamımdan daha hoşnut olurdum.

rejoiced at
delighted

She was much delighted at my gift. - O hediyemden çok hoşnut oldu.

I've always been delighted with the chinese culture. - Çin kültürü ile ilgili her zaman hoşnuttum.

delighted at
contented with
gladsome
jolly
bucked
hoşnut etmek
gratify
hoşnut etmek
satisfy
hoşnut etmek
content
hoşnut olmak
to be pleased
hoşnut olmamak
Be unpleased or 'not happy' about something
hoşnut etmek
to please, gladden (someone)
hoşnut etmek
to satisfy, to please
hoşnut etmek
delight
hoşnut etmek
please
hoşnut olmak
to be pleased (with)
hoşnut olmak
to be pleased (with), be glad (about)
Allah hoşnut olsun
God bless you (for your kindness to me)
kendinden çok hoşnut olmak
be in one's glory
التركية - التركية
Bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan, yakınması olmayan
hoşnut etmek
Memnun etmek
hoşnut
المفضلات