hoşlanma

listen to the pronunciation of hoşlanma
التركية - الإنجليزية
{i} liking

Fred took a liking to Jane and started dating her. - Fred Jane'den hoşlanmaya başladı ve onunla çıkmaya başladı.

I cannot help liking him in spite of his many faults. - Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil.

enjoyment
delectation
{i} enjoying
fancy

Somehow I have taken a fancy to that girl. - Her nedense o kızdan hoşlanmaya başladım.

enjoy

Tom began to really enjoy jogging after a few days. - Tom birkaç günden sonra koşudan gerçekten hoşlanmaya başladı.

Tom says he doesn't know why Mary didn't enjoy the movie. - Tom Mary'nin filmden niçin hoşlanmadığını bilmediğini söylüyor.

dislike

I disliked the idea of the necessary call, but it had to be done. - Gerekli arama fikrinden hoşlanmadım, fakat o yapılmalıydı.

He said that he disliked me, but that he needed my help. - O benden hoşlanmadığını fakat yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi.

bond
zest
hoşlanmak
like
hoşlanmak
{f} delight
hoşlanmak
enjoy
hoşlanmak
to like, be pleased with; to enjoy
hoşlanmak
relish
hoşlanmak
{f} fancy
hoşlan
enjoy

He enjoyed reading detective stories. - O, polisiye hikâyeler okumaktan hoşlandı.

We enjoyed singing songs together. - Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık.

hoşlanmak
be attracted
hoşlanmak
take to
hoşlanmak
affect
hoşlanmak
bask
hoşlanmak
{f} care
hoşlanmak
cotton to
hoşlanmak
rejoice in
hoşlan
care for

I don't care for sports. - Sporlardan hoşlanmam.

I do not much care for this kind of drink. - Bu tür içkiden fazla hoşlanmam.

hoşlan
{f} liking

Fred took a liking to Jane and started dating her. - Fred Jane'den hoşlanmaya başladı ve onunla çıkmaya başladı.

Mary's boss is a bit too tactile for her liking. - Meryem'in patronu, onun hazzetmeyeceği kadar temastan hoşlanan biri.

hoşlanmak
care for
hoşlanmak
take kindly to
hoşlanmak
savour
hoşlanmak
be fond of
hoşlanmak
go for
hoşlanmak
fancy to
hoşlanmak
take a fancy to
hoşlanmak
to like, to enjoy, to go for sb/sth, to care for sb, to relish
hoşlanmak
click
hoşlanmak
be partial to
hoşlanmak
dig
hoşlanmak
be pleased with
hoşlanmak
be taken with
hoşlanmak
have a liking for smb
hoşlanmak
be taken by
hoşlanmak
take a shine to smb
hoşlanmak
rejoice
التركية - التركية
Hoşlanmak işi
hazzetme
Hoşlanmak
(Osmanlı Dönemi) TEVECCÜH
Hoşlanmak
hazzetmek
hoşlanmak
Hoşuna gitmek, hoş bulmak, sevmek: "Bilirsiniz ki ben, politika işlerinden hiç hoşlanmam."- B. Felek
hoşlanmak
Hoşuna gitmek, hoş bulmak, sevmek
hoşlanma
المفضلات