hoşlanma

listen to the pronunciation of hoşlanma
التركية - الإنجليزية
{i} liking

I cannot help liking him in spite of his many faults. - Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil.

Just saying you don't like fish because of the bones is not really a good reason for not liking fish. - Kemiklerin balıklardan hoşlanmamak için gerçekten iyi bir neden olmadığından dolayı sadece balıklardan hoşlanmadığını söylüyorsun.

enjoyment
delectation
{i} enjoying
fancy

Somehow I have taken a fancy to that girl. - Her nedense o kızdan hoşlanmaya başladım.

enjoy

Tom began to really enjoy jogging after a few days. - Tom birkaç günden sonra koşudan gerçekten hoşlanmaya başladı.

Tom didn't enjoy the concert at all. - Tom konserden hiç hoşlanmadı.

dislike

I dislike being alone. - Ben yalnız olmaktan hoşlanmam.

He is such a bad person that everybody dislikes him. - O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.

bond
zest
hoşlanmak
like
hoşlanmak
{f} delight
hoşlanmak
enjoy
hoşlanmak
to like, be pleased with; to enjoy
hoşlanmak
relish
hoşlanmak
{f} fancy
hoşlan
enjoy

We enjoyed singing songs together. - Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık.

Most young adults enjoy going out at night. - Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.

hoşlanmak
be attracted
hoşlanmak
take to
hoşlanmak
affect
hoşlanmak
bask
hoşlanmak
{f} care
hoşlanmak
cotton to
hoşlanmak
rejoice in
hoşlan
care for

Women didn't care for him. - Kadınlar ondan hoşlanmadılar.

I don't care for foreign food. - Ben yabancı yemekten hoşlanmam.

hoşlan
{f} liking

Mary's boss is a bit too tactile for her liking. - Meryem'in patronu, onun hazzetmeyeceği kadar temastan hoşlanan biri.

Just saying you don't like fish because of the bones is not really a good reason for not liking fish. - Kemiklerin balıklardan hoşlanmamak için gerçekten iyi bir neden olmadığından dolayı sadece balıklardan hoşlanmadığını söylüyorsun.

hoşlanmak
care for
hoşlanmak
take kindly to
hoşlanmak
savour
hoşlanmak
be fond of
hoşlanmak
go for
hoşlanmak
fancy to
hoşlanmak
take a fancy to
hoşlanmak
to like, to enjoy, to go for sb/sth, to care for sb, to relish
hoşlanmak
click
hoşlanmak
be partial to
hoşlanmak
dig
hoşlanmak
be pleased with
hoşlanmak
be taken with
hoşlanmak
have a liking for smb
hoşlanmak
be taken by
hoşlanmak
take a shine to smb
hoşlanmak
rejoice
التركية - التركية
Hoşlanmak işi
hazzetme
Hoşlanmak
(Osmanlı Dönemi) TEVECCÜH
Hoşlanmak
hazzetmek
hoşlanmak
Hoşuna gitmek, hoş bulmak, sevmek: "Bilirsiniz ki ben, politika işlerinden hiç hoşlanmam."- B. Felek
hoşlanmak
Hoşuna gitmek, hoş bulmak, sevmek