Felicja enjoys watching TV.
- Felicja, TV izlemekten hoşlanır.
We enjoyed singing songs together.
- Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık.
Women didn't care for him.
- Kadınlar ondan hoşlanmadılar.
I do not much care for this kind of drink.
- Bu tür içkiden fazla hoşlanmam.
Fred took a liking to Jane and started dating her.
- Fred Jane'den hoşlanmaya başladı ve onunla çıkmaya başladı.
I cannot help liking him in spite of his many faults.
- Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil.