hizmetçisi

listen to the pronunciation of hizmetçisi
التركية - الإنجليزية
maid
A virgin of any gender

Christ was a maid and shapen as a man. — Chaucer.

A female servant or cleaner
A machine for washing linen
female server, as in: The maid served the tea in the parlor
A man who has not had sexual intercourse
an unmarried girl (especially a virgin)
The female of a ray or skate, esp
n pembantu (bantu)
{i} servant, cleaning lady; young girl, unmarried woman; virgin (Archaic)
A female servant
a female domestic
A girl or an unmarried young woman
of the gray skate (Raia batis), and of the thornback (R
An instrument resembling the guillotine, formerly used in Scotland for beheading criminals
An unmarried woman; a girl or woman who has not experienced sexual intercourse; a virgin; a maid
clavata
A maid is a woman who works as a servant in a hotel or private house. A maid brought me breakfast at half past eight. see also old maid
a girl; a virgin; a maiden
Milk Miss Money Morning Move Aside Mr Sir Mrs Madam Much Khadama Hleeb Anissa Floos Sabah Ballak Sidi Lalla Bizef
hizmet
service

In the United States, 20 million new jobs have been created during the past two decades, most of them in the service sector. - Amerika Birleşik Devletlerinde, geçtiğimiz yirmi yıl boyunca 20 milyon yeni iş yaratılmıştır, onların çoğu hizmet sektöründedir.

Everyone has the right of equal access to public service in his country. - Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.

hizmet
{i} duty

The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful. - Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.

hizmet
employment
hizmet
waiting

Everyone is waiting on you. - Herkes sana hizmet ediyor.

We're waiting to be served. - Biz hizmet edilmeyi bekliyoruz.

hizmet
{i} function
otel oda hizmetçisi
housekeeper
hizmet
post

The postal service in this country isn't fast. - Bu ülkede posta hizmeti hızlı değildir.

Postal services are a government monopoly. - Posta hizmetleri devlet tekelindedir.

hizmet
(Ticaret) services

Bank services are getting more and more expensive. - Banka hizmetleri gittikçe daha pahalı oluyor.

The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows. - Fabrika işçilerinin ailelerinin okullara, hastanelere ve mağazalara ihtiyaçları vardır, bu yüzden bu hizmetleri sağlamak için daha fazla insan bölgede yaşamak için gelir. Böylece bir şehir gelişir.

hizmet
(Kanun) servitude
hizmet
servicing
hizmet
labor-intensive
hizmet
yoke
hizmet
(Kanun) employment contract
hizmet
station

Why on earth did you take him to the station? - Hangi akla hizmet onu istasyona götürdün?

hizmet
labour-intensive
hizmet
attendance
hizmet
attention
hizmet
line

After some freight cars were derailed, services were suspended on the Chuo Line. - Bazı yük vagonları raydan çıktıktan sonra, hizmetler Chuo Hattı üzerinde askıya alındı.

hizmet
serve

He served his master well. - O, efendisine iyi hizmet etti.

My brother wanted to join the army but because of a heart condition he was judged unfit to serve. - Kardeşim orduya katılmak istedi ama bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hizmet etmek için uygun olmadığına karar verildi.

hizmet
ministry
hizmet
{i} ministration
hizmet
at service
hanımın oda hizmetçisi
lady's maid
hizmet
labor intensive
hizmet
service, employ; duty, function; care, attention
hizmet
care, maintenance
hizmet
labor
hizmet
labour [Brit.]
hizmet
laborintensive
hizmet
{i} Labour
hizmet
appointment
hizmet
office

He works at the welfare office. - O, sosyal hizmetler müdürlüğünde çalışıyor.

hizmet
mission

The mission remains to serve others. - Misyon başkalarına hizmet vermeye devam etmektedir.

kralın oda hizmetçisi
lady of the bedchamber
mutfak hizmetçisi
kitchenmaid
oda hizmetçisi
tirewoman
oda hizmetçisi
housemaid
orta hizmetçisi
housemaid
sofra hizmetçisi
parlormaid
sofra hizmetçisi
parlourmaid [Brit.]
التركية - التركية

تعريف hizmetçisi في التركية التركية القاموس.

Hizmet
(Osmanlı Dönemi) KATV
Hizmet
(Osmanlı Dönemi) HAFFANE
HİZMET
(Osmanlı Dönemi) Bir insan, hayvan veya nebatın muhtaç olduğu işler ve takayyüdat
HİZMET
(Osmanlı Dönemi) Birinin işini görme. Bir kimsenin hesabına veya menfaatına iş görme, bu suretle yapılan iş, vazife. Memuriyet
hizmet
Birinin işini görme veya birine yarayan bir işi yapma: "Vatan, evladının hizmetini bekliyor."- Ö. Seyfettin
hizmet
Görev, iş
hizmet
Birinin işini görme veya birine yarayan bir işi yapma
hizmet
Bakım, özen, ihtimam
orta hizmetçisi
Bir evin temizlik işlerine bakan hizmetçi
hizmetçisi
المفضلات