hizmetçiler

listen to the pronunciation of hizmetçiler
التركية - الإنجليزية

تعريف hizmetçiler في التركية الإنجليزية القاموس.

hizmet
service

In Japan it is not customary to tip for good service. - Japonya'da iyi hizmet için bahşiş vermek geleneksel değildir.

Bank services are getting more and more expensive. - Banka hizmetleri gittikçe daha pahalı oluyor.

hizmetçi
servant

If you behave like a servant, you'll be treated like a servant. - Bir hizmetçi gibi davranırsan, bir hizmetçi gibi davranılırsın.

He is rich enough to keep a servant. - Bir hizmetçi tutacak kadar zengin.

hizmetçi
maid

I'm a stupid old maid in my thirties. - Ben otuzlu yaşlarda aptal yaşlı bir hizmetçiyim.

The maid had already cleaned the room when Carol walked in. - Carol içeri yürüdüğünde hizmetçi zaten odayı temizlemişti.

hizmetçi
{i} domestic
hizmet
{i} duty

The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful. - Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.

hizmet
employment
hizmet
waiting

Is anybody waiting on you? - Size hizmet eden biri var mı?

We were waiting on him for ten minutes. - On dakikadır ona hizmet ediyorduk.

hizmet
{i} function
hizmetçi
handmaiden
hizmetçi
{i} help
hizmet
post

Is there postal service on Sunday? - Pazar günü posta hizmeti var mı?

The postal service in this country isn't fast. - Bu ülkede posta hizmeti hızlı değildir.

hizmet
(Ticaret) services

The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows. - Fabrika işçilerinin aileleri okul, hastane ve mağazalara ihtiyaç duyar; böylece bu hizmetleri sağlayacak daha fazla insan yaşamak için bu bölgeye gelir ve de bir şehir oluşur.

Postal services are a government monopoly. - Posta hizmetleri devlet tekelindedir.

hizmet
(Kanun) servitude
hizmet
servicing
hizmet
labor-intensive
hizmet
yoke
hizmet
(Kanun) employment contract
hizmet
station

Why on earth did you take him to the station? - Hangi akla hizmet onu istasyona götürdün?

hizmet
labour-intensive
hizmet
attendance
hizmet
attention
hizmetçi
waiting man
hizmet
line

After some freight cars were derailed, services were suspended on the Chuo Line. - Bazı yük vagonları raydan çıktıktan sonra, hizmetler Chuo Hattı üzerinde askıya alındı.

hizmet
serve

He served his master well. - O, efendisine iyi hizmet etti.

This hotel does not serve lunch. - Bu otel öğle yemeği hizmeti vermez.

hizmetçi
menfolk
hizmetçi
serviceman
hizmetçi
servitor
hizmetçi
house servant
hizmetçi
retainer
hizmetçi
flunky
hizmetçi
server

I'll be your server tonight. - Bu gece hizmetçiniz olacağım.

Here comes the server. - İşte hizmetçi geliyor.

hizmetçi
attendant
hizmetçi
maidservant
hizmet
ministry
hizmet
{i} ministration
hizmet
at service
hizmetçi
housemaid
hizmet
labor intensive
hizmet
service, employ; duty, function; care, attention
hizmet
care, maintenance
hizmet
labor
hizmet
labour [Brit.]
hizmet
laborintensive
hizmet
{i} Labour
hizmet
appointment
hizmet
office

He works at the welfare office. - O, sosyal hizmetler müdürlüğünde çalışıyor.

hizmet
mission

The mission remains to serve others. - Misyon başkalarına hizmet vermeye devam etmektedir.

hizmetçi
charwoman
hizmetçi
skivvy

No, you clean it! I'm not your skivvy! she said. - O, Hayır, onu sen temizle! Ben senin hizmetçin değilim! dedi.

hizmetçi
helper
hizmetçi
factotum
hizmetçi
domestic help
hizmetçi
waiting maid
hizmetçi
slavey
hizmetçi
domestic servant
hizmetçi
menial
hizmetçi
waiting girl
hizmetçi
servant maid
hizmetçi
maidservant, maid
hizmetçi
handmaid
hizmetçi
maidservant, maid, domestic
hizmetçi
{i} abigail
hizmetçi
familiar
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) PERESTARÂN
Hizmet
(Osmanlı Dönemi) KATV
Hizmet
(Osmanlı Dönemi) HAFFANE
Hizmetçi
kadın
Hizmetçi
perestar
Hizmetçi
mulak
HİZMET
(Osmanlı Dönemi) Bir insan, hayvan veya nebatın muhtaç olduğu işler ve takayyüdat
HİZMET
(Osmanlı Dönemi) Birinin işini görme. Bir kimsenin hesabına veya menfaatına iş görme, bu suretle yapılan iş, vazife. Memuriyet
hizmet
Birinin işini görme veya birine yarayan bir işi yapma: "Vatan, evladının hizmetini bekliyor."- Ö. Seyfettin
hizmet
Görev, iş
hizmet
Birinin işini görme veya birine yarayan bir işi yapma
hizmet
Bakım, özen, ihtimam
hizmetçi
Hizmet gören kimse
hizmetçi
Belli bir ücretle ev işlerini yapmak için tutulan kadın
hizmetçi
Belli bir ücretle ev işlerini yapmak için tutulan kadın: "Arkasından, kucağı paketlerle dolu hizmetçi kızla içeri giriyorlar."- Y. Z. Ortaç
hizmetçi
(Osmanlı Dönemi) hademe
hizmetçi
(Osmanlı Dönemi) hizmetkâr
hizmetçiler
المفضلات