In Japan it is not customary to tip for good service.
- Japonya'da iyi hizmet için bahşiş vermek geleneksel değildir.
Bank services are getting more and more expensive.
- Banka hizmetleri gittikçe daha pahalı oluyor.
If you behave like a servant, you'll be treated like a servant.
- Bir hizmetçi gibi davranırsan, bir hizmetçi gibi davranılırsın.
He is rich enough to keep a servant.
- Bir hizmetçi tutacak kadar zengin.
I'm a stupid old maid in my thirties.
- Ben otuzlu yaşlarda aptal yaşlı bir hizmetçiyim.
The maid had already cleaned the room when Carol walked in.
- Carol içeri yürüdüğünde hizmetçi zaten odayı temizlemişti.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
Is anybody waiting on you?
- Size hizmet eden biri var mı?
We were waiting on him for ten minutes.
- On dakikadır ona hizmet ediyorduk.
Is there postal service on Sunday?
- Pazar günü posta hizmeti var mı?
The postal service in this country isn't fast.
- Bu ülkede posta hizmeti hızlı değildir.
The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.
- Fabrika işçilerinin aileleri okul, hastane ve mağazalara ihtiyaç duyar; böylece bu hizmetleri sağlayacak daha fazla insan yaşamak için bu bölgeye gelir ve de bir şehir oluşur.
Postal services are a government monopoly.
- Posta hizmetleri devlet tekelindedir.
Why on earth did you take him to the station?
- Hangi akla hizmet onu istasyona götürdün?
After some freight cars were derailed, services were suspended on the Chuo Line.
- Bazı yük vagonları raydan çıktıktan sonra, hizmetler Chuo Hattı üzerinde askıya alındı.
He served his master well.
- O, efendisine iyi hizmet etti.
This hotel does not serve lunch.
- Bu otel öğle yemeği hizmeti vermez.
I'll be your server tonight.
- Bu gece hizmetçiniz olacağım.
Here comes the server.
- İşte hizmetçi geliyor.
He works at the welfare office.
- O, sosyal hizmetler müdürlüğünde çalışıyor.
The mission remains to serve others.
- Misyon başkalarına hizmet vermeye devam etmektedir.
No, you clean it! I'm not your skivvy! she said.
- O, Hayır, onu sen temizle! Ben senin hizmetçin değilim! dedi.