Everyone has the right of equal access to public service in his country.
- Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
In Japan it is not customary to tip for good service.
- Japonya'da iyi hizmet için bahşiş vermek geleneksel değildir.
He is rich enough to keep a servant.
- Bir hizmetçi tutacak kadar zengin.
He had three servants to wait on him.
- Ona hizmet edecek üç hizmetçisi vardı.
Tom wishes he had a maid.
- Tom bir hizmetçisinin olmasını diliyor.
The maid had already cleaned the room when Carol walked in.
- Carol içeri yürüdüğünde hizmetçi zaten odayı temizlemişti.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
We're waiting to be served.
- Biz hizmet edilmeyi bekliyoruz.
We've been waiting on you.
- Biz size hizmet ediyoruz.
Is there postal service on Sunday?
- Pazar günü posta hizmeti var mı?
The postal service in this country isn't fast.
- Bu ülkede posta hizmeti hızlı değildir.
Bank services are getting more and more expensive.
- Banka hizmetleri gittikçe daha pahalı oluyor.
The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.
- Fabrika işçilerinin ailelerinin okullara, hastanelere ve mağazalara ihtiyaçları vardır, bu yüzden bu hizmetleri sağlamak için daha fazla insan bölgede yaşamak için gelir. Böylece bir şehir gelişir.
Why on earth did you take him to the station?
- Hangi akla hizmet onu istasyona götürdün?
After some freight cars were derailed, services were suspended on the Chuo Line.
- Bazı yük vagonları raydan çıktıktan sonra, hizmetler Chuo Hattı üzerinde askıya alındı.
Tom served two terms in Congress.
- Tom Kongrede iki dönem hizmet etti.
My brother wanted to join the army but because of a heart condition he was judged unfit to serve.
- Kardeşim orduya katılmak istedi ama bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hizmet etmek için uygun olmadığına karar verildi.
I'll be your server tonight.
- Bu gece hizmetçiniz olacağım.
Here comes the server.
- İşte hizmetçi geliyor.
He works at the welfare office.
- O, sosyal hizmetler müdürlüğünde çalışıyor.
The mission remains to serve others.
- Misyon başkalarına hizmet vermeye devam etmektedir.
No, you clean it! I'm not your skivvy! she said.
- O, Hayır, onu sen temizle! Ben senin hizmetçin değilim! dedi.