Tom made his servants eat in the dark.
- Tom hizmetçilerine karanlıkta yemek yedirdi.
He is rich enough to keep a servant.
- Bir hizmetçi tutacak kadar zengin.
I'm a stupid old maid in my thirties.
- Ben otuzlu yaşlarda aptal yaşlı bir hizmetçiyim.
Tom wishes he had a maid.
- Tom bir hizmetçisinin olmasını diliyor.
No, you clean it! I'm not your skivvy! she said.
- O, Hayır, onu sen temizle! Ben senin hizmetçin değilim! dedi.
I'll be your server tonight.
- Bu gece hizmetçiniz olacağım.
Here comes the server.
- İşte hizmetçi geliyor.
In the United States, 20 million new jobs have been created during the past two decades, most of them in the service sector.
- Amerika Birleşik Devletlerinde, geçtiğimiz yirmi yıl boyunca 20 milyon yeni iş yaratılmıştır, onların çoğu hizmet sektöründedir.
Everyone has the right of equal access to public service in his country.
- Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
The maid gave up her job.
- Hizmetçi kız, işinden ayrıldı.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
We've been waiting on you.
- Biz size hizmet ediyoruz.
We were waiting on him for ten minutes.
- On dakikadır ona hizmet ediyorduk.
The postal service in this country isn't fast.
- Bu ülkede posta hizmeti hızlı değildir.
Postal services are a government monopoly.
- Posta hizmetleri devlet tekelindedir.
The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.
- Fabrika işçilerinin aileleri okul, hastane ve mağazalara ihtiyaç duyar; böylece bu hizmetleri sağlayacak daha fazla insan yaşamak için bu bölgeye gelir ve de bir şehir oluşur.
The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.
- Fabrika işçilerinin ailelerinin okullara, hastanelere ve mağazalara ihtiyaçları vardır, bu yüzden bu hizmetleri sağlamak için daha fazla insan bölgede yaşamak için gelir. Böylece bir şehir gelişir.
Why on earth did you take him to the station?
- Hangi akla hizmet onu istasyona götürdün?
After some freight cars were derailed, services were suspended on the Chuo Line.
- Bazı yük vagonları raydan çıktıktan sonra, hizmetler Chuo Hattı üzerinde askıya alındı.
Tom served two terms in Congress.
- Tom Kongrede iki dönem hizmet etti.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
Have you ever hired a maid?
- Hiç bir bayan hizmetçiyi işe aldın mı?
He works at the welfare office.
- O, sosyal hizmetler müdürlüğünde çalışıyor.
The mission remains to serve others.
- Misyon başkalarına hizmet vermeye devam etmektedir.