She was very well before lunch, but felt sick afterward.
- O, öğle yemeğinden önce çok iyiydi, ama sonrasında hasta hissetti.
She felt uneasy when the children did not come home.
- Çocuklar eve gelmediği zaman huzursuz hissetti.
I'm not feeling too well.
- Ben çok iyi hissetmiyorum.
Tom wasn't feeling particularly talkative.
- Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.
Sensing danger, he ran away.
- Tehlikeyi hissetti, kaçtı.
People with amputated limbs continue to feel them as if they were still there.
- Kesilmiş uzuvları olan insanlar onları hâlâ orada gibi hissetmeye devam ediyor.
I find it necessary to be able to say what I feel.
- Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.