higher in rank within a publicly traded company or other organization

listen to the pronunciation of higher in rank within a publicly traded company or other organization
الإنجليزية - التركية

تعريف higher in rank within a publicly traded company or other organization في الإنجليزية التركية القاموس.

senior
{i} üst

Tom üst düzey bir yöneticidir. - Tom is a senior executive.

O, hükümette üst düzey bir konuma sahiptir. - He holds a senior position in the government.

senior
{s} yaşça büyük
senior
yaşça daha büyük
senior
(Ticaret) emektar

Tabii, birçok emektar vatandaş emeklilikten memnundur. - Of course, many senior citizens are happy with retirement.

senior
{i} büyük
senior
kıdemlilik
senior
daha yaşlı olan kişi
senior
son sınıfa ilişkin
senior
kıdemli kişi
senior
{s} yaşlı

Biletler genel giriş için 30 dolar ve öğrencilerle yaşlılar için 20 dolardır. - Tickets are $30 for general admission and $20 for students and seniors.

Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti. - The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather.

senior
{s} son sınıfla ilgili
senior
(Askeri) KIDEMLİ ÜST: Hizmet süresi diğerlerinden fazla olan; sınıflandırmalarda esas olarak alınan tipe nazaran ileri derecede bulunan
senior
{i} baba
senior
{s} daha yaşlı
senior
{i} son sınıf öğrencisi

Tom lise son sınıf öğrencisi. - Tom is a high school senior.

Hyogo Üniversitesinde son sınıf öğrencisiyim. - I am a senior at Hyogo University.

senior
senior citizen yaşlı kimse
senior
senior high school
senior
{i} kıdemli kimse
الإنجليزية - الإنجليزية
senior
higher in rank within a publicly traded company or other organization

    الواصلة

    higher in Rank with·in a pub·lic·ly traded com·pa·ny or oth·er or·ga·ni·za·tion

    التركية النطق

    hayır în rängk wîdhîn ı pʌblîkli treydîd kʌmpıni ır ʌdhır ôrgınızeyşın

    النطق

    /ˈhīər ən ˈraɴɢk wəˈᴛʜən ə ˈpəbləklē ˈtrādəd ˈkəmpənē ər ˈəᴛʜər ˌôrgənəˈzāsʜən/ /ˈhaɪɜr ɪn ˈræŋk wɪˈðɪn ə ˈpʌblɪkliː ˈtreɪdɪd ˈkʌmpəniː ɜr ˈʌðɜr ˌɔːrɡənəˈzeɪʃən/
المفضلات