Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- I like coffee much more than tea.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
- John is not as old as Bill; he is much younger.
Biz ondan çok şey bekliyoruz.
- We expect much of him.
Korkarım ki yardım etmek için yapabileceğim çok şey yok.
- There is not much I can do to help, I am afraid.
Senin ve benim aramda, Tom'un fikri pek ilgimi çekmiyor.
- Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much.
Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.
- It will not make much difference whether you go today or tomorrow.
Bu sandalyeyi onartmak aşağı yukarı ne tutar?
- About how much would it cost to have this chair repaired?
Buradan Belediye binasına yürümek aşağı yukarı ne kadar zaman alır?
- How much time, more or less, does it take to walk from here to the town hall?
Onun köpeği uysal olduğu kadar çok sadık değildir.
- Her dog is not so much faithful as tame.
Bir köpeğin koku alma duygusu, bir insanınkinden çok daha keskindir.
- A dog's sense of smell is much keener than a human's.
Hasta dünkü durumuyla hemen hemen aynı.
- The patient is much the same as yesterday.
Bilmen gereken her şey hemen hemen bu.
- That's pretty much everything you need to know.