Duygularını gizlemek zorunda değilsin.
- You don't have to hide your feelings.
Benden gizlemek zorunda değilsin.
- You didn't have to hide from me.
Saklamak zorunda değilsin.
- You don't have to hide.
Tom hislerini Mary'den saklamak zorunda değildir.
- Tom doesn't have to hide his feelings from Mary.
Benim postumu kurtardığın için teşekkürler.
- Thanks for saving my hide.
Saklanmak zorunda değiliz.
- We don't have to hide.
Bir kayanın altında saklanmak istiyorum.
- I want to hide under a rock.
Tom hayal kırıklığını gizlemek için elinden geleni yaptı.
- Tom did his best to hide his disappointment.
O, hatasını bizden gizlemeye çalıştı.
- She tried to hide her mistake from us.
Onu nereye gizleyeceğini düşünemedi.
- He couldn't think where to hide it.
Bavulu açamayasın diye anahtarı gizleyeceğim.
- I shall hide the key so that you cannot open the suitcase.
Gizlenmek zorunda değiliz.
- We don't have to hide.
Tom'un gizlenmek için hiçbir nedeni yok.
- Tom has no reason to hide.
Lütfen yabanmersini kavanozunu Takako'nun göremeyeceği bir yere sakla.
- Please hide the blueberry jam where Takako can't see it.
Bunu güvenli bir yerde sakla. Ona kimsenin dokunmasını istemiyorum.
- Hide this in a safe place. I don't want anyone getting their hands on it.
The blind man, whom he had not been able to cure with the pomade, had gone back to the hill of Bois-Guillaume, where he told the travellers of the vain attempt of the druggist, to such an extent, that Homais when he went to town hid himself behind the curtains of the Hirondelle to avoid meeting him.