Jack kırdığı tabağı sakladı fakat küçük kız kardeşi onu gammazladı.
- Jack hid the dish he had broken, but his little sister told on him.
Lütfen yabanmersini kavanozunu Takako'nun göremeyeceği bir yere sakla.
- Please hide the blueberry jam where Takako can't see it.
Yüzünü gizlemek istiyorsan, çıplak yürü.
- If you want to hide your face, walk naked.
Duygularını gizlemek zorunda değilsin.
- You don't have to hide your feelings.
Saklamak zorunda değilsin.
- You don't have to hide.
Paramı saklamak için iyi bir yer düşünemedim.
- I couldn't think of a good place to hide my money.
Benim postumu kurtardığın için teşekkürler.
- Thanks for saving my hide.
Saklanmak zorunda değiliz.
- We don't have to hide.
Tom saklanmak için iyi bir yer bulamadı.
- Tom couldn't find a good place to hide.
O, hatasını bizden gizlemeye çalıştı.
- She tried to hide her mistake from us.
Tom kelliğini gizlemek için şapkasını çıkarmadı.
- Tom kept his hat on to hide his baldness.
O, hatasını bizden gizlemeye çalıştı.
- She tried to hide her mistake from us.
Bavulu açamayasın diye anahtarı gizleyeceğim.
- I shall hide the key so that you cannot open the suitcase.
Tom'un gizlenmek için hiçbir nedeni yok.
- Tom has no reason to hide.
Ben gizlenmek için tüm yerleri biliyorum.
- I know all the places to hide.
Saklayacak bir şeyim yok.
- I've got nothing to hide.
Bunu güvenli bir yerde sakla. Ona kimsenin dokunmasını istemiyorum.
- Hide this in a safe place. I don't want anyone getting their hands on it.
The blind man, whom he had not been able to cure with the pomade, had gone back to the hill of Bois-Guillaume, where he told the travellers of the vain attempt of the druggist, to such an extent, that Homais when he went to town hid himself behind the curtains of the Hirondelle to avoid meeting him.