hiçbir

listen to the pronunciation of hiçbir
التركية - الإنجليزية
no
no, not any, neither
any

Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work. - Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.

I listened, but I didn't hear anything. - Dinledim fakat hiçbir şey duymadım.

neither
nary
hiçbir şey
nothing

I've got nothing to say to him. - Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.

She knows nothing about your family. - Ailen hakkında hiçbir şey bilmiyor.

hiçbir şey
{i} anything

That won't change anything. - O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.

You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great. - Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.

hiçbir suretle
never
hiçbir zaman
never

I have never believed in wars. - Hiçbir zaman savaşlara inanmadım.

My grandmother never changed her style of living. - Büyükannem yaşam tarzını hiçbir zaman değiştirmedi.

hiçbir biçimde
at all

It's not going to be a problem at all. - O hiçbir biçimde sorun olmayacak.

If it were not for the sun, we could not live at all. - Güneş olmasa hiçbir biçimde yaşayamayız.

hiçbir şekilde
at all

I don't agree with your methods at all. - Senin metodlarınla hiçbir şekilde aynı fikirde değilim.

Tom doesn't look at all convinced. - Tom hiçbir şekilde ikna olmuş gibi görünmüyor.

hiçbir kere
any time
hiçbir suretle
in no way
hiçbir şarta bağlı kalmaksızın
without any conditions attached to
hiçbir devletin egemenliği altına girmemiş ülkeler
(Hukuk) territorium nullius
hiçbir devletin egemenliğinde olmayan ülkeler
(Hukuk) no-state's lands
hiçbir değişiklik yapmadan
as is
hiçbir engelle karşılaşmadan
without let or hindrance
hiçbir fikri olmamak
not to have a clue
hiçbir suretle
by no manner of means
hiçbir suretle
in no degree
hiçbir suretle
by no means
hiçbir suretle
under no circumstances
hiçbir surette
(used with a negative verb) by no means whatsoever, in no way whatsoever
hiçbir surette
on no condition
hiçbir surette
nowise
hiçbir yer
nowhere

That place is in the middle of nowhere. - O yer hiçbir yerin ortasında değildir.

It will get you nowhere. - O seni hiçbir yere götürmez.

hiçbir yerde
nowhere

The other shoe was nowhere in the store. - Diğer ayakkabı mağazada hiçbir yerdeydi.

Tom appeared from out of nowhere. - Tom hiçbir yerde dışarı çıkmadı.

hiçbir yerde
(used with a negative verb) anywhere at all, in any place whatsoever; nowhere at all; anywhere; nowhere, in no place
hiçbir yerde
anywhere

They looked everywhere for him, but couldn't find him anywhere. - Ona her yerde baktılar, ama hiçbir yerde bulamadılar.

The ring was not to be found anywhere. - Bu yüzük hiçbir yerde bulunmayacaktı.

hiçbir yerde/yere
nowhere
hiçbir yere
nowhere

This is going nowhere. - Bu hiçbir yere gitmiyor.

This is getting us nowhere. - Bu bizi hiçbir yere götürmüyor.

hiçbir zaman/vakit
(used with a negative verb) at no time whatever; never
hiçbir şekilde
in no way, by no means, not at any price, in/under no circumstances, not for the world, not on any account, on no account
hiçbir şey
(used with a negative verb) nothing at all; nothing
hiçbir şey görmedim
I haven't seen anything
hiçbir şeyden zevk almayan
blase
hiçbir şeyden çekinmemek
stop at nothing
hiçbir şeyi tesadüfe bırakmamak
leave nothing to accident
hiçbir şekilde
never
hiçbir zaman
(deyim) when hell freezes over
hiçbir zaman
nevermore
hiçbir zaman
none
hiçbir şekilde
anyhow
hiçbir şey
fuck all
hiçbir şey
(Argo) bugger all
hiçbir şey
next to nothing
hiçbir şey
nowt
hiçbir suretle
nohow
hiçbir suretle
nowise
hiçbir yere
to no place
hiçbir zaman
at no time
hiçbir şekilde
not for love nor money
hiçbir şekilde
on no account

You must on no account do such a thing. - Hiçbir şekilde böyle bir şey yapmamalısın.

He will on no account accept defeat. - O hiçbir şekilde yenilgiyi kabul etmeyecektir.

hiçbir şekilde
not at any price
hiçbir şekilde
under no circumstances
hiçbir şekilde
by no manner of means
hiçbir şekilde
not on any account
hiçbir şey
damn all
hiçbir şey
nix
Hiçbir zaman
not ever
hiç bir
didnt
hiçbir şekilde
in no manner
hiçbir şey
no nothing
hiçbir şey
nothing whatsoever
deklare edecek hiçbir şeyim yok
I have nothing to declare
deklare edecek hiçbir şeyim yok
nothing to declare
göre hiçbir şey
nothing to
hiçbir şekilde
in no wise
hiçbir şekilde
by no means

Nick is by no means satisfied with the reward. - Nic hiçbir şekilde ödülden memnun değil.

Her explanation is by no means satisfactory. - Onun açıklaması hiçbir şekilde tatmin edici değil.

hiçbir şekilde
in any shape or form
hiçbir şekilde
not in the least
hiçbir şekilde
anywise
hiçbir şey
nothing at all

Tom could feel nothing at all. - Tom hiçbir şey hissedemiyordu.

The room was so dark that we could see nothing at all. - Oda o kadar karanlıktı ki hiçbir şey göremedik.

hiçbir şey
naught
hiçbir şey
sweet fanny
pasaportumu hiçbir yerde bulamıyorum
I can't find my passport anywhere
التركية - التركية
Bir isimden önce getirilerek o ismin bildirdiği varlıktan bir tanesinin bile olmadığını anlatır
Bir isimden önce getirilerek o ismin bildirdiği varlıktan bir tanesinin bile olmadığını anlatır: "Nevin hiçbir insana kin, hiçbir insana tiksinti duymamıştı."- S. F. Abasıyanık
Hiçbir zaman
ebediyen
Hiçbir zaman
(Osmanlı Dönemi) ASLA
Hiçbir şey
(Hukuk) NİS
Hiçbir şey
(Hukuk) NİHİL