O, paranın kendi payına düşenini almakta tereddüt etmedi
- He did not hesitate in taking his share of the money.
Yağmur yağdığı için, Nancy dışarı çıkmaya tereddüt etti.
- Since it was raining, Nancy hesitated to go out.
Tereddüt etmeden gerçekten emin olmalısın.
- You should make sure of the fact without hesitation.
O, hiç tereddüt etmeden kendi arabasını sattı.
- He sold his own car without hesitation.
Mary duraksamadan buz gibi suya atladı.
- Mary jumped into the icy water without hesitation.
Gerçek dövüşte, duraksamanın çok tehlikeli bir şey olduğunu unutmamalısın.
- In real combat, you must not forget that hesitation is a very dangerous thing.
Mary çekinmeden buzlu suya atladı.
- Mary jumped into the icy water without hesitation.
Tom çekinmeden arabasını sattı.
- Tom sold his car without hesitation.
He hesitated whether to accept the offer or not; men often hesitate in forming a judgment.
Just hint a fault, and hesitate dislike.
... Why they hesitate to release the data? ...
... I would hesitate to use the word danger in relation to ...