Almanya'yı kalbimizde deli gibi seviyoruz.
- Wir lieben Deutschland vom Herzen wie verrückt.
Tom'un kalbi durmuştu ama doktorlar onu hayata döndürmeyi başardılar.
- Tom hatte einen Herzstillstand, aber die Ärzte schafften es, ihn wieder ins Leben zurückzuholen.
Bir kelebek bir kalbe: „Nerede huzur bulabilirim?“ diye sormuştu. Kalp: „Kendi içinde,“ diye cevap vermişti.
- Ein Schmetterling fragte ein Herz: „Wo finde ich Frieden?“ Das Herz antwortete: „In deinem Inneren.“
Tom kırık bir kalpten öldü.
- Tom died of a broken heart.
Biz, birbirlerimizle kalp-kalbe bir konuşma yaptık.
- We had a heart-to-heart talk with each other.
O, yürek parçalayan bir hikaye idi.
- It was a heartbreaking story.
O konuklarını yürekten ağırladı.
- She gave her guests a hearty reception.
Ben seni gönülden destekliyorum.
- I heartily support you.
O canı gönülden yaptı.
- He put all his heart and soul into it.
Beklenildiği gibi, Yeni Yıl Arefesinde Tom cesaret buldu ve topallayarak partiye yürüyebildi.
- Tom took heart and, sure enough, on New Year's Eve he was able to hobble along to a party.
Sana söyleyecek cesaretim yoktu.
- I didn't have the heart to tell you.
Benim kötü bir kalbim var. Koroner arter hastalığı.
- I've got a bad heart: coronary artery disease.
Bende korkunç mide yanması var.
- I have horrible heartburn.
Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
- Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
Çok üzgündü ve kendini astı.
- He was heartbroken and hanged himself.
I heart you (I love you).
Ama aşk kalbinizi kırabilir.
- But love can break your heart.
Kalbini aç; güzel aşk cümleleri yaz!
- Open your heart; write beautiful love sentences!