herim

listen to the pronunciation of herim
التركية - الإنجليزية
all my
her
every

Do you study English every day? - Her gün İngilizce çalışıyor musun?

These are on sale everywhere. - Bunlar her yerde satılıyor.

her
any

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

Can you see anything in there? - Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?

her
(Askeri) each

Brush your teeth after each meal. - Her yemekten sonra dişlerini fırçala.

How many times does the bus run each day? - Otobüs her gün kaç kez çalışır?

her
all

All that glitters is not gold. - Parlayan her şey altın değildir.

Can you see anything at all there? - Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?

her
pan

Tom came into the living room, not wearing any pants. - Tom herhangi bir pantolon giymeden oturma odasına girdi.

Pandas spend at least 12 hours each day eating bamboo. - Pandalar her gün en az 12 saati bambu yiyerek geçirirler.

her
omni

Some humans believe that there exists a god who is omniscient, omnipotent and omnipresent. - Bazı insanlar; her şeyi bilen, her şeye gücü yeten ve her yerde olan bir tanrının var olduğuna inanıyorlar.

Tom is omnilingual. He can speak every language on Earth. - Tom omnilingualdir. O, Dünya'daki her dili konuşabilir.

Her
ladyship
her
per

You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without. - Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.

Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay. - Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.

her
every single

Tom does this every single time. - Tom bunu her zaman yapar.

Every single word you say is a lie. - Söylediğin her söz bir yalan.

her
soever
her
(Bilgisayar) recur every
her
(Bilgisayar) refresh every
her
(Bilgisayar) for all

The law is equal for all. - Kanun herkes için aynıdır.

He was in favor of equality for all. - O, herkes için eşitliğin lehindeydi.

her
(Bilgisayar) start every
her
either

I don't like either of them. - Ben, onlardan herhangi birini sevmiyorum.

Do you know either of the two girls? - İki kızın her birini tanıyor musun?

her
whatever

You can eat whatever you like. - Her ne istiyorsanız yiyebilirsiniz.

I will lend you whatever book you need. - İhtiyacın olan her kitabı sana ödünç vereceğim.

her
whoever

Give it to whoever wants it. - Onu her kim isterse ona ver.

Whoever finds the bag must bring it here. - Her kim çantayı bulursa onu buraya getirmelidir.

her
every; each
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف herim في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

her
The form of she used after a preposition or as the object of a verb; that woman, that ship, etc

The lady with the green feathers in her hat. A big Gainsborough hat. I am quite sure it was Miss Hartuff..

her
Belonging to her

This is her book.

her
High Efficiency Red
her
adv: here 32
her
The hard error rate is the frequency of errors caused by permanent physical defect in the memory system The hard error rate is usually much lower than the soft error rate
her
Sah'english | adronato
her
her WEAK STRONG Her is a third person singular pronoun. Her is used as the object of a verb or a preposition. Her is also a possessive determiner
her
You use her to refer to a woman, girl, or female animal. I went in the room and told her I had something to say to her I really thought I'd lost her. Everybody kept asking me, `Have you found your cat?' Her is also a possessive determiner. Liz travelled round the world for a year with her boyfriend James
her
pron. specific female; possessive form of she
her
Of them; their
her
{p} belonging to a female or woman
her
Her is sometimes used to refer to a country or nation. Her is also a possessive determiner. Our reporter looks at reactions to Britain's apparently deep-rooted distrust of her EU partner
her
adj [{referring to something that belongs to a female} (This is ~ book )] punya dia (dia) 2 pron [{object pron referring to a female} (Please give ~ this letter )] dia
her
Herpa 1: 43 resin Germany
her
In written English, her is sometimes used to refer to a person without saying whether that person is a man or a woman. Some people dislike this use and prefer to use `him or her' or `them'. Talk to your baby, play games, and show her how much you enjoy her company. Her is also a possessive determiner. The non-drinking, non smoking model should do nothing to risk her reputation
her
The form of the objective and the possessive case of the personal pronoun she; as, I saw her with her purse out
her
le
التركية - التركية

تعريف herim في التركية التركية القاموس.

HERİM
(Osmanlı Dönemi) Çok ihtiyarlamış ve kocamış kimse
HER
(Osmanlı Dönemi) f. Bütün, hep, tamamen
HER
Tekil isimlere tamlayan görevinde getirilerek birer birer olarak, "...-in hepsi" anlamını verir: "Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi."- H. E. Adıvar
her
Tekil isimlere tamlayan görevinde getirilerek birer birer olarak, "...-in hepsi" anlamını verir
الإنجليزية - التركية

تعريف herim في الإنجليزية التركية القاموس.

her
ona

Muhabir: Ona bir kedi yavrusu aldınız mı? - Reporter: Did you buy her a kitten?

Ona kendi odamı gösterdim. - I showed her my room.

her
o
her
onun

Onun görünümünü çekici bulurum. - I find her appearance attractive.

Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi. - She promised to meet her at the coffee shop.

her
kendine

Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi. - The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.

O kendi kendine mırıldanıyor. - She is muttering to herself.

her
onu

Aşk onu rüyalarında görmektir. - Love is seeing her in your dreams.

Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi. - She promised to meet her at the coffee shop.

her
dişil onun
her
{z} dişil onu; ona; ondan; onun: He loves her. Onu seviyor. He looked at her. Ona baktı. They hated her. Ondan nefret ettiler. It pleased
her
kendisi

Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi. - She said NO to herself. She said YES aloud.

Ben, o kızın kendisine yeni bir görünüm vermek için saçını kestiğini düşünüyorum. - I think that girl cut her hair to give herself a new look.

her
ondan

Bu eski madeni paraları ondan aldım. - I got these old coins from her.

O ondan daha akıllıdır. - He's smarter than her.

her
dişil onu
her
kendi

Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi. - She said NO to herself. She said YES aloud.

Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi. - The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.

her
(dişil) onu
herim
المفضلات