تعريف hepsini في التركية الإنجليزية القاموس.
- (fiillerle) up
- hep
- always
She always looks pale.
- O hep soluk görünüyor.
I'm always bored with films that have little action.
- Çok fazla aksiyon içermeyen filmlerde hep sıkılırım.
- hep
- all the time
I do it all the time.
- Ben bunu hep yaparım.
Tom and I fight all the time.
- Tom ve ben hep kavga ederiz.
- hepsini kullanmak
- ladle out
- hepsini satmak
- close out
- hepsini satmak
- sold out
- hepsini satmak
- (Ticaret) sell out
- hepsini satıp bitirmek
- sell off
- hepsini toplasan
- in all
- hepsini yazmak
- write out
- hepsini çektirmek
- ladle out
- hepsini alma
- sweep
- hepsini almak
- sweep
- hepsini bir kez dene
- (Bilgisayar) round robin
- hepsini birer kez dene
- (Bilgisayar) round robin
- hepsini geri al
- (Bilgisayar) undo all
- hepsini kazanmak
- sweep the stakes
- hepsini paylaştırma
- (Bilgisayar) unshare all
- hepsini öldürmek
- kill off
- hep
- always, all the time, for ever, forever; all, the whole
- hep
- every time
Every time I read this novel, I find it very interesting.
- Ne zaman bu romanı okusam bana hep çok ilginç gelir.
- hep
- throughout
- hep
- (deyim) in common with
- hep
- (Konuşma Dili) until hell freezes over
- hep
- forever
I've waited forever for this day to come.
- Hep bugünün gelmesini bekledim.
- hep
- ever after
And they all lived happily ever after.
- Ve ondan sonra hep mutlu yaşadılar.
- hep
- (Konuşma Dili) till hell freezes over
- hep
- ever
I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
- Ne zaman bir kütüphane görsem; gönlümden hep gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmak geçer.
Not every student went there yesterday.
- Dün oraya öğrencilerin hepsi gitmedi.
- hep
- ay
- hep
- night and day
- hep
- entirely, altogether (usually translates as "all"): Biz hep aynı sınıftayız. We're all in the same class. Bunu hep Fatma yaptı. Fatma did all this
- hep
- evermore
- hep
- omni
Wolverine is omnivorous.
- Porsuk bir hepçildir.
This is an omnivorous species.
- Bu hepçil bir türdür.
- hep
- always: Cuma akşamları hep adaya giderdik. On Friday evenings we'd always go to the island
- hep
- routinely
- hep
- used in: hepimiz all of us. hepiniz all of you. onların hepsi all of them. onun hepsi all of it
- hep
- wholly
- hep
- all
There was food enough for us all.
- Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
All is completed with this.
- Hepsi bununla tamamlandı.