All is completed with this.
- Hepsi bununla tamamlandı.
All of them are just here to pick up girls.
- Onların hepsi sadece kızları götürmek için buradalar.
Tom woke up in the middle of the night and ate an entire bag of chips.
- Tom gece yarısında uyandı ve bir paket cipsin hepsini yedi.
They are five in all.
- Onlar hepsi beş kişiler.
There were ten eggs in all.
- Hepsi on yumurta vardı.
I have lots of second-hand books for sale, all at affordable prices.
- Bir sürü satılık ikinci el kitabım var, hepsi uygun fiyatlarla.
I had a lot of money, but spent everything.
- Çok param vardı ama hepsini harcadım.
He was always drinking in those days.
- O, o günlerde hep içki içiyordu.
Tom always insists that he's right even when we all know that he's wrong.
- Hepimiz onun hatalı olduğunu bilsek bile, Tom her zaman haklı olduğunu iddia eder.
If the universe is full of stars, why doesn't the light from all of them add up to make the whole sky bright all the time?
- Evren yıldızlarla doluysa, neden onların hepsinden gelen ışık tüm gökyüzünü sürekli parlatmıyor?
Tom and I fight all the time.
- Tom ve ben hep kavga ederiz.
People aren't all the same.
- İnsanlar hepsi bir değil.
Every time I read this novel, I find it very interesting.
- Ne zaman bu romanı okusam bana hep çok ilginç gelir.
I've waited forever for this day to come.
- Hep bugünün gelmesini bekledim.
And they all lived happily ever after.
- Ve ondan sonra hep mutlu yaşadılar.
I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
- Ne zaman bir kütüphane görsem; gönlümden hep gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmak geçer.
Thank you, everybody. Thank you so much.
- Hepinize teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim.
Wolverine is omnivorous.
- Porsuk bir hepçildir.
This is an omnivorous species.
- Bu hepçil bir türdür.
She made coffee for all of us.
- O hepimiz için kahve yaptı.
He is the heaviest of us all.
- O hepimizin en ağırıdır.