She always looks pale.
- O hep soluk görünüyor.
Tom always insists that he's right even when we all know that he's wrong.
- Hepimiz onun hatalı olduğunu bilsek bile, Tom her zaman haklı olduğunu iddia eder.
The weather today is great, but lately it's been raining all the time.
- Bugün hava harika fakat bu günlerde hep yağmur yağdı.
If the universe is full of stars, why doesn't the light from all of them add up to make the whole sky bright all the time?
- Evren yıldızlarla doluysa, neden onların hepsinden gelen ışık tüm gökyüzünü sürekli parlatmıyor?
I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
- Ne zaman bir kütüphane görsem; gönlümden hep gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmak geçer.
Thank you, everybody. Thank you so much.
- Hepinize teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim.
Wolverine is omnivorous.
- Porsuk bir hepçildir.
This is an omnivorous species.
- Bu hepçil bir türdür.
Every time I read this novel, I find it very interesting.
- Ne zaman bu romanı okusam bana hep çok ilginç gelir.
There was food enough for us all.
- Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
All is completed with this.
- Hepsi bununla tamamlandı.
I've waited forever for this day to come.
- Hep bugünün gelmesini bekledim.
And they all lived happily ever after.
- Ve ondan sonra hep mutlu yaşadılar.
We all sang in unison.
- Hep bir ağızdan şarkı söyledik.
They began to run all at once.
- Hep birden koşmaya başladılar.
Everyone talked at once.
- Herkes hep birden konuştu.
They began to run all at once.
- Hep birden koşmaya başladılar.
The pupils began to read all together.
- Öğrenciler hep birlikte okumaya başladılar.
Read after me all together.
- Benden sonra hep birlikte okuyun.